Aralık2 , 2024

Batı sanatının en özgün ve karmaşık eserlerinden biri: Arnolfini’nin Evlenmesi

İlgili Yazılar

Çağdaş sanatta nefes alanı: K2 Güncel Sanat Merkezi

K2 Güncel Sanat Merkezi, Avrupa Birliğinden Mardin’e, Çanakkale’den Hatay’a...

“Çağdaş sanatı anlamak, eleştirel düşünme becerilerini geliştirir”

Sanat danışmanı, sanat yazarı, sergi küratörü ve sanat eğitmeni...

“Çağdaş sanatçı, toplumun teorisyenidir”

İran asıllı çağdaş minyatür sanatçısı Arya Kamalı, İzmir’de kendi...

Sinema dünyasının ortasında Kalkütalı bir komple sanatçı

Sinemayla dopdolu yirmili yaşlarım geri gelmese de eski...

Türkiye’de Çağdaş Sanat Müzeleri: Bir düşün gerçekleşmesi…

Osmanlı Dönemi’nden beri hayali kurulan modern-çağdaş sanat müzesi, Cumhuriyet...

PAYLAŞMAK GÜZELDİR!

İNCELEME: @ResimVesaire

1390’lı yıllarda Hollanda, Maaseik’ta doğduğu tahmin edilen Hollandalı Rönesans ressamı Jan van Eyck’a ait “Arnolfini’nin Evlenmesi isimli tabloyu incelerken siz de bizim kadar hayran kalacaksınız. Van Eyck’ın, muhteşem fırça işçiliği ile adeta bir fotoğraf karesini andıran ve gizli detaylarla dolu Van Eyck’ın bu eseri, İngiltere’nin Londra şehrindeki National Gallery’de sergileniyor.

Sanat tarihinin yağlı boyayla yapılan ilk resimlerden biri olarak kabul edilen bu resimde, Van Eyck’ın fırça darbeleri o kadar küçük ki bunları görmek neredeyse imkansız.

Üzerinde çeşitli görüş ayrılıkları olduğu için resim, “Arnolfini’nin Evlenmesi,” “Arnolfini’nin Düğünü,” Arnolfini’nin Portresi,” “Giovanni Arnolfini ve Karısının Portresi” gibi birkaç farklı isimle biliniyor.

10 santimetrelik aynadaki detay! Resmin en önemli ayrıntılarından biri, duvardaki ayna! Van Eyck, inanılmaz yeteneği sayesinde, Hz. Meryem’in saflığını simgeleyen ve sadece 10 santimetre çapındaki bu aynaya bile birçok detay sığdırmayı başarmış.

 

Soldaki birinci dairedeki aynaya dikkatli baktığımızda, Arnolfini ve karısı dışında odada iki kişi daha görüyoruz. Bunlardan biri, ressam Van Eyck’ın kendisi. Peki, bunu nereden biliyoruz?
Aynanın hemen üstünde bir yazı dikkatimizi çekiyor. Duvarda Latince “Johannes de eyck fuit hic 1434” yazıyor. Bunun anlamı “Jan van Eyck buradaydı, 1434.” Aynanın etrafında ise Hz. İsa’nın Çilesi yani Hz. İsa’nın Kudüs’te yargılanması ve çarmıha gerilmesiyle sonuçlanan olaylar zinciri resmedilmiş. Van Eyck’ın fırça işçiliği burada da karşımıza çıkıyor. Bu sahnelerin her biri neredeyse sadece 1 santimetre!

 

Belçikalı şair ve tarihçi Jean Lemarie de Belges tarafından “Kusursuz eserleri asla unutulmayacak, ressamların kralı” olarak anlatılan Van Eyck’ın, kendisine ait olduğu düşünülen sadece 23 eseri var.

Resimde soldaki, İtalyan tüccar Giovanni Arnolfini. Kadının kim olduğu konusunda sanat tarihçileri arasındaki tartışma hala devam ediyor. Bunun sebebi, Arnolfini’nin eşinin, 1434 tarihli bu resimden bir yıl önce ölmüş olması.

Bir görüşe göre Van Eyck, Arnolfini’nin eşi hayattayken resmi yapmaya başlamış ancak resmini tamamladığında kadın artık hayatta değilmiş. Tavandaki avizede Arnolfini’nin başının üstündeki mum yanarken eşinin tarafındaki mumluk boş; yani hayat ışıgı sönmüş.

Başka bir görüşe göre ise kadın, Arnolfini’nin ikinci eşi. Her halükarda çiftin evli olduğu kabul ediliyor çünkü o zamanlar bekar kadınlar saçlarını açar, evli kadınlar ise kapatırmış.

 

Gündüz vakti oda aydınlık olmasına rağmen, pirinç avizede bir mum yanıyor. Bu mum, Tanrı’nın her şeyi gören gözünün sembolü. Aynanın yanındaki tespih ve yatak başlığına asılı küçük süpürge, Hristiyanlığın temel öğütlerinden “çalışma” ve “dua etme”yi simgeliyor. Van Eyck, burada da ince fırça işçiliğini konuşturmuş ve dışarıdaki ışığın pirinç avize ve tespih taneleri üzerindeki yansımasını ve hatta her bir tespih tanesinin duvardaki gölgesini dahi resmetmiş.
Portakal, o dönem için çok pahalı bir meyve. Aynı zamanda aşk, evlilik ve doğurganlığı simgeliyor. Çiftin ayaklarının dibindeki köpek, eşlerin birbirine olan sadakatini anlatıyor. Açık pencereden görünen kiraz ağacı, bize mevsimin yaz olduğu ipucunu veriyor.
Çiftin kıyafetlerinden adeta zenginlik akıyor! Arnolfini’nin kadife cüppesi ve eşinin elbisesinin kenarları samur kürküyle kaplanmış. Her ikisi de içlerine ipek kıyafetler giymişler.
Yatak başlığının ucundaki ahşap figür, doğumun ve hamile kadınların koruyucu meleği Azize Margaret. Burada aklımıza Arnolfini’nin eşinin hamile olup olmadığı sorusu gelebilir: Hayır, hamile değil. Dönemin modasına uygun olarak, elbisesini karnında toplamış. Elbisesindeki detaylara dikkat!