“Masmavi bir yaz gününde bence dünyanın en güzel denizi Ege’de, Yunanistan’ın en sanatsal adası Hydra’ya doğru süzülürken limanın tepesinden altın bir güneş gibi parlayan tanrı Apollon tarafından karşılanmak nefesinizi kesebilir.”
SERRA AKINCI
Deste Vakfı’nın The Slaughterhouse’da düzenlediği ve sanatçının tüm alanı Apollon için bir tapınağa dönüştürdüğü Jeff Koons: Apollo sergisi, izleyiciyi çağdaş ve antik arasındaki metafizik bir diyaloğa sokmayı amaçlıyor.
Eserler, sanatçının uzun zamandır arkadaşı ve dünyanın önde gelen sanat koleksiyoncularından biri ve Atina merkezli Deste Vakfı’nın yaratıcısı Dakis Joannou’ya 80. doğum günü hediyesi aslında. Covid nedeniyle proje iki yıl ertelenmiş ve Koons’un ne yapmayı planladığını kimse bilmiyormuş. “Jeff’in bana verebileceği en büyük hediye, ilk deneyimin hediyesiydi” diyor Joannou ve Koons’un ne hazırladığını ilk gördüğünde aklının başından tamamen gittiğini söylüyor. Bu serginin kişinin kendini nasıl tanımladığı, Koons’un kendini nasıl tanımladığı, asıl önemli olanın ve aynı zamanda Hydra Adası’nın kendisiyle ilgili olduğunu vurguluyor. “Hydra kültürünün temelleri özgürlük arayışına dayanıyor” diye ekliyor.
BEŞ DUYU
Apollon öncelikle güneş ve ışık tanrısı olarak bilinmesine rağmen aynı zamanda müzik ve şiir, şifa ve salgın hastalıklar, kehanet ve bilgi, düzen ve güzellik, okçuluk ve tarım tanrısı. Başında bir defne tacı ve elinde ya bir yay ve ok ya da bir lir ve mızrap ile tasvir edilir.
Bu nedenle, antik Yunan tanrısına saygı duruşunda bulunan bu sergi beş duyunun tümünün bir kutlaması gibi. Sergi, müzik, adaçayı yakma ve eski zamanları anımsatan pişmiş sunularla duyuları harekete geçiriyor. Çağdaş şarkılarla birlikte çalınan antik kitara ile iki müzik formatı kah birbirinden kopuyor kah birbirine karışıp şaşırtıcı bir uyum yakalıyor.
GÜNEŞ TANRISI
Eskiden mezbaha olan proje alanına giden yokuştan çıkarken sizi önce The Slaughterhouse’un üzerine yerleştirilmiş, mezbahayı adeta bir tapınağa dönüştüren, ışınları rüzgarda bir fırıldak gibi dönen bronz ve bakır alaşımı devasa altın güneş karşılıyor. Apollon’un iki taraftan da görülebilen yüzüne sahip eserin adı Apollo Wind Spinner.
KENDİNİ BİL
Binaya doğru ilerlerken Marcel Duchamp’ın ünlü hazır ürünü Fountain’a (1917) göndermede bulunan seramik pisuar ve tekerlek, taze ekmek tepsisi, kol saatleri gibi çeşitli nesnelerin mütevazı bir ahşap masanın üzerine yerleştirilmiş olduğu görülüyor. Giriş kapısının üzerinde, Delphi’deki Apollon tapınağının cephesine saygı duruşunda bulunan ünlü “Kendini bil” aforizması yazılı.
TAPINAK
Koons’un mozaik zeminden süslü duvar resimlerine ve gerçek altın varaklı masmavi tavana kadar, proje uğruna tamamen yeniden şekillendirdiği küçücük mekanın girişinde sizi geleneksel antik Yunan tuniği giymiş bir genç kız veya bir genç erkek karşılıyor. İçerisi ise antik Yunan güneş tanrısının merkezde, çok gerçekçi hareket eden albino bir yılanla birlikte poz verdiği bir Apollo tapınağına dönüştürülmüş. Altın varaktan yapılmış bir taç ile süslenmiş çok renkli animatronik Apollo Kithara (2019-2022) heykeli günümüz gitarının kökeni olarak kabul edilen bir kitara çalıyor ve fonda Lady Gaga ve diğer pop sanatçılarının eski melodilere karışan şarkılarını duyuluyor. Etrafa yerleştirilen mumların yumuşak ışığı da bu mistik atmosfere katkıda bulunuyor.
BOSCOREALE
Mezbaha içindeki eski taş zemin yeni mozaiklerle kaplanmış, duvarlar ise Pompeii yakınlarındaki Boscoreale’den eski freskler esas alınarak dönüştürülmüş.
Antik çağda Boscoreale’de, çok sayıda aristokrat kır villasına bulunuyordu. Buradaki gibi lüks villalar, genellikle Roma aristokrasisinin Helenistik sanat ve kültürü tüketimini göze çarpıcı şekilde sergileme ortamlarıydı. Bir senatör kamusal hayatta, her ne kadar geleneksel Roma değerlerini -yalın, kullanışlı, muhafazakar- esas alan ciddi bir görüntü ile boy gösterse de ev hali ve villaları, rafine yaşamın abartılı gösterilerinin -inşa etme, dekorasyon, yemek ve felsefe yapma- yerleriydi.
Bunun için ilham, fikir repertuvarı ve sanatçılar, dekoratörler ve entelektüeller de dahil olmak üzere doğudaki Yunanlılardan geldi.
Roma villa mimarisi, bir Roma evinin özünü, Yunan spor salonlarından, saraylardan ve kutsal alanlardan esinlenilen sütunlu avlular ve bahçelerle birleştirdi. Roma aristokrasisi, Atina akademilerinin kültürünü, Helenistik pastorallerin büyülü dünyasını ve İskenderiye saraylarının ihtişamını hatırlatmayı amaçlıyordu. Yunan filozoflarının ve yazarlarının portreleri öğrenmeyi temsil ediyor; satir ve peri heykelleri Dionisosvari pastoral manzarayı yeniden yaratıyor; Yunan efsanesi ve hanedan portreleri açısından zengin duvar resimleri de görkemli iç mekanlar oluşturuyordu.
KENDİN YÜRÜ
Sergide bir çift bronz Nike spor ayakkabı da var. Koons, bu eseri için “Dışarıda ‘Kendini Bil’ yazıyor ve bu ayakkabılar da kendini tanımanın, kendi ayakkabılarını giyerek yürümenin felsefesini gösteriyor” diyor.
BİR BAKIŞTA
Binanın balkonunda ise aynı anda hem kendi yansımanızı hem denizi hem gökyüzünü hem de tapınağa çevrilmiş binayı Gazing Ball Tripod (2020-2022) adlı esere bakarak görebiliyorsunuz. Bu topların bir zamanlar nazardan koruyup şans getirdiklerine inanıldığını düşünürsek o an hem sizin hem de etrafın koruma altında olduğunu bilmek güzel tabii.
Sanatçı bir nişe yerleştirdiği Plato’s Solid Forms Wind Spinners (2020-2022) adlı eserinin hem antik hem de modern dünyanın bir yönünü kapsadığını belirtiyor. Nasıl derseniz şöyle açıklayabiliriz; bir Platonik katı, her yüzün aynı sayıda kenara sahip düzenli bir çokgen olduğu ve aynı sayıda yüzün her tepe noktasında buluştuğu bir çok yüzlülüktür. Sadece beş farklı Platonik katı vardır. Bunlar “tetrahedron (dört yüzlü), küp, oktahedron (sekiz yüzlü), dodecahedron (düzgün on iki adet yüzü olan üç boyutlu şekil) ve icosahedron (yirmi yüzlü)” olarak adlandırılır.
Platon, bu cisimlerin doğayı anlattığını düşünüyordu. Ona göre; her yüzü bir eşkenar üçgen olan dört yüzlü ateşi, sekiz yüzlü havayı, yirmi yüzlü suyu, yüzleri kareler olan küp dünyayı ve yüzleri düzgün beşgenlerden oluşan on iki yüzlü ise evreni simgeliyordu.
Güneş batmak üzere, sergi alanından limana doğru yürürken yıllardır ressamlar, müzisyenler, yazarlar, bohem şairler ve sanatçılar için bir sığınak ve ilham kaynağı olan Hydra’da zaman yavaşlıyor hatta bazen duruyor gibi. Buranın büyüsüne kapılmamak imkansız hele de güneş tanrısı bizi aydınlatmaya devam ettiği sürece.