Hadi kapatın gözlerinizi ve hayal edin!
Müzeyyen Senar, Çamlık Senar Gazinosunda;
Safiye Ayla, Fuar Gazinosunda; opera tutkunları, Puccini’nin
Madam Butterfly’ının biletleri için uzuk kuyruklar oluşturmuş
ve insanlar, Zeki Müren’i dinlemek için her şehirden akın akın
onun sahneye çıktığı gazinoya geliyorlar.
Devekuşu Kabare, Dormen Tiyatrosu, Kenterler…
Dünyadaki son teknoloji cihazları, makineleri ve
otomobilleri görebileceğiniz ülke pavyonları.
Bunların hepsi gerçekti, yaşandı bir zamanlar.
Oysa bugün hayali bile zor…
Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu’nda Puccini’nin Madam Butterfly Operası sahneleniyor. Sanıyorum ilkokuldaydım. Bütün aile oradayız. Çünkü anneannem ve annemin tutkuyla radyodan dinledikleri operalardan birini ilk kez ‘canlı’ olarak izlemenin heyecanını yaşıyoruz.
Puccini’nin Uzak Doğu ezgileri ile süslediği ve Türkiye’de opera kültürünün yerleşmesine neden olan bu operanın mekanı, ileriki yıllarda benim için hep Kültürpark Açık Hava Tiyatrosu olarak kalacak. İzmir Enternasyonal Fuarı dönemlerinde Kültürpark alanında tanışacağım o kadar çok şey var ki… Kübana’da kimi siyahi olan harika müzisyenlerin nefesli çalgılarından dinlediğim müziğin, daha sonraki yıllarda çok farklı kaynaklardan dinlediğim caz melodiyle aynı olduğunu, bu asi müziğin yüreğime ilk yerleştiği yerin yine Kültürpark olacağını fark edeceğim.
İzmir Enternasyonal Fuarı ve onun yeşerme alanı olan Kültürpark, benim gibi pek çok kişinin dünya ile büyük bir coşku içinde buluştuğu yer olmuştur.
BİR HALK ÜNİVERSİTESİ: KÜLTÜRPARK
Kültürpark ve İzmir Enternasyonal Fuarı’nın kurucusu, İzmir’in efsanevi Belediye Başkanı Bahçet Uz, daha bu alanın molozlarla dolu olduğu dönemde, “Kültürpark bir Halk Üniversitesi olarak düşünülmüş ve ona göre planlanmıştır. Parkta müzeler, eğlence yerleri, tiyatrolar olacaktır” demişti.
Behçet Uz, İzmir İktisat Kongresi’nde, İzmir Fuarı’nın temellerini atarken hayatımızın her alanında farklı özellikleriyle olacağını düşünüyordu. Türk ekonomisinin sembolü Türkiye’nin ilk ve tek uluslararası genel ticaret fuarında, sadece son teknolojik ürünler sergilenmedi.
Eğlence dünyasında sahnelerde yerini almak isteyenler soluğu İzmir Fuarı’nda alırken; bir yandan da iz birakan tiyatro eserleri izleyicilerle burada buluştu.
Zamanı geriye sarıp İzmir Enternasyonal Fuarı günlerinde biraz dolaşalım. Yıl 1936. İsmet Paşa, Atatürk’ün selamlarıyla açıyor İzmir Enternasyonal Fuarı’nı.
Kluski Sirki, 40 büyük vagonu, 100 vahşi hayvanıyla birlikte geliyor şehre. Sirkin, üzerinde kükreyen bir aslan olan afişi şehrin sokaklarına heyecanlı bir hava yaratıyor.
O yılki fuarın bir başka sürprizi, Darülbedayi Şehir Tiyatrosuydu. Türk tiyatrosunu bu topraklarda yeşerten Darülbedayi, Ekrem ve Cemil Reşit Rey’in ünlü opereti Lüküs Hayat ile Fuar’daydı.
Ekrem Reşit Rey’in sözleri, Cemal Reşit Rey’in bestesiyle bir dönemin en neşeli sembollerinden biri olan Lüküs Hayat, Kültürpark alanında yankılanırken Kemeraltı Caddesi Beyler Sokağı Büyük Hilal Eczanesinin ürettiği Bahar Çiçeği kolonyasının kokusu da etrafa yayılıyordu.
“Şişli’de bir apartıman / Yoksa eğer halin yaman / Nikel kübik mobilyalar / Duvarda yağlı boyalar…”
1943 yılı Fuar’ında bu defa Sadi Tek Tiyatrosu, sahnede de Muammer Karaca vardı.
Türkiye’nin çeşitli illerinden akın akın Fuar’a gelenler, daha sonraki yıllarda müziğin her türüne doydu.
Müzeyyen Senar, Çamlık Senar Gazinosunda; Safiye Ayla, İzmir Fuar Gazinosunda şarkılarını söylerken Smetana’nın Satılmış Nişanlı, Beethoven’in yazdığı tek opera olan Fidelio ve Puccini’nin Madam Butterfly’ının biletleri Hükümet Binası’nın karşısındaki Çatalkaya Mağazası’nda satışa çıktığında opera tutkunları uzun kuyruklar oluşturmuştu.
40’lı yılların ilk yarısı dünyada savaşın getirdiği dehşet ve yıkımla geçti. 40’lı yılların sonuna doğru dünya karanlık bir tünelden aydınlığa doğru giderken Fuar, giderek her anlamda yükselişe doğru gidiyordu.
1947 yılında Muammer Karaca, yine İzmir Enternasyonal Fuarı’nın konuğuydu.
Muammer Karaca’nın Matmazel Arşaluz Çıtıpıyan rolünü oynadığı “Fuar Yıldızı” tiyatro oyunu, İzmir Şehir Tiyatrosunun Herakles temsili, Lunapark Gazinosunda düzenlenen toplu eğlenceler o yılki fuarın unutulmazları arasına girdi.
HAMLET FUAR’DA İNGİLİZ KÜLTÜR HEYETİ PEK MUTLU
William Shakespeare’nin en çok bilinen en önemli trajedisi Hamlet, aynı yıl Açık Hava Tiyatrosunda fuar ziyaretçileriyle buluştu.
Şehir Tiyatrosunun sahnelediği Hamlet, Fuar’a katılan İngiliz Kültür Heyeti’ni de çok etkilemişti.
İngiliz Kültür Heyeti yetkilileri Yeni Asır gazetesine duygularını şöyle aktarıyordu:
“Hamlet’in tekrar oynanması dolayısıyla İzmir Şehir Tiyatrosunu tebrik etmek lazım.
Esasen Açık hava Tiyatrosu’nu da tebrik etmek lazım.
Açık Hava Tiyatrosu Shakespeare ruhuna daha uygun. Bu sebeple temsil kapalı tiyatroya nazaran daha ahenkli ve daha süratle inkişaf ediyor.
Avni Dilligil bu defa daha mükemmel bir Hamlet olarak karşımıza çıktı. Rejisör olarak da yeni iltihak eden arkadaşlarına çok isabetli roller vermiştir. Bilhassa kraliçe her haliyle rolüne intibak etmişti. Bu defa hayalet rolündeki sanatkar da kendine düşen zafer payını hakkiyle kazanmıştı. Büyük bir seyirci kitlesi muvaffak olan temsili hayranlıkla alkışlamıştır.
Shakespeare’i Şehir Tiyatrosunda seyredenler ve edecekler, temenni ederiz ki daima bu muvaffak temsil ruhu içinde alakalarını tutabilsinler.
Biz İngilizler ve Kültür Heyeti azaları rejisör ve aktör Avni Dilligil’i, mesai arkadaşlarını ve kıymetli sanat teşekkülünü himayesinde yaşattığı için İzmir Belediye Başkanı Reşat Leblebicioğlu’na en derin tekdirlerimizle tebrik eder ve bundan böyle daha büyük başarılar temenni ederiz.”
ZEKİ MÜREN’Lİ YILLAR
50 milyon insanın öldüğü İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gelen barış sürecinde dünyanın büyük kısmında ekonomik açıdan rahat günler başladı.
1950 yılındaki İzmir Enternasyonal Fuarı, liberal ekonominin hakim olduğu ABD ile yakınlaşmanın arttığı ve eğlence dünyasının canlandığı bir atmosferde açıldı.
50’li yıllarda Müzeyyen Senar ve Safiye Ayla afişleri şehrin her yanını süslüyordu.
Bu yıllar aynı zamanda Zeki Müren’in Fuar’la, Türkiye’nin dört bir yanından gelen ziyaretçilerin Zeki Müren ile buluştuğu zamanlardı.
19 Ağustos 1954 günü Zeki Müren, bir ay süre ile konser vermek üzere Ordu Vapuru ile İzmir’e geldi.
Bu geliş bir ömür boyu İzmir Fuarı’nda sürecek olan yolculuğun başlangıcıydı. Daha sonraki yıllarda Fuar izleyicileri teknolojik gelişmeleri olduğu kadar, Zeki Müren’i dinlemek için akın akın onun sahneye çıktığı gazinolara geldiler.
60’lı yıllarda daha önceki opera afişleri yerlerini, dönemin ses sanatçılarının afişlerine bıraktı. Sevim Tanürek, Saime Sinan, Güneri Tecer afişleri sevenlerini Fuar’a çağırıyordu.
KİTAPLA BULUŞMA
1978 yılında açılan İzmir Enternasyonal Fuarı, ilk kez okur-yazar buluşmasını sağladı. 23 yayınevinin katıldığı Kitap Sergisi’nin açılış konuşmasını yapan Aziz Nesin, İzmir’den bir de müjde verdi:
“Dünyanın hemen her ülkesinde kitap fuarları düzenlenmektedir. Türkiye Yazarlar Sendikası olarak ilk kez gelecek yıl Uluslararası Kitap Fuarı’nı gerçekleştireceğiz. Başarısızlıkla karşılaşmamak için de Fuarı ilk yıl sınırlı tutarak geliştireceğiz. Önümüzdeki yıl Kitap Fuarı’nda Balkan-Kafkas ülkeleri ile komşu ülkelerin yayınladıkları kitaplar sergilenecektir. Bu yılki sergiye 28 yayınevi katılmaktadır. Ayrıca 105 yazarımız da sergide kitaplarını imzalayacaktır.”
TİYATROLAR VARLIKLARINI SÜRDÜRÜYOR
80’li yıllar popüler kültürle birlikte gazino kültürünün Fuar’da egemen olduğu yıllardı. Ancak gazinolardaki assolistlerin, türkü üstatlarının kantocuların yarıştığı bu dönemde, tiyatrolar da büyük gişe hasılatlarıyla varlıklarını sürdürdü.
Devekuşu Kabare Tiyatrosu, Metin Akpınar ve Zeki Alaysa ile Fuar seyircisine neşeli zamanlar geçirtirken Haldun Dormen, Dormen Tiyatrosu ile uzun yıllar Fuar’ın gözbebeklerinden biri oldu.
Kenterlerin Fuar’da her zaman ayrı bir yeri oldu. Yıldız-Müşfik Kenter, Şükran Güngör çok sevilen oyunlar sergilediler.
Kültürpark alanında heykeli ile varlığını hala sürdüren Nejat Uygur da fuarın vazgeçilmezleri arasında çoktan yerini almıştı.
90’lar da 80’lerde olduğu gibi İzmir Enternasyonal Fuarı’nda gazino kültürünün ağırlıklı olduğu yıllardı.
Bu yıllarda da sanatın varlığı İsmet İnönü Kültür Merkezi ve Açıkhava Tiyatrosunda seyircisiyle buluşan tiyatrolarla hissedildi.
2000 yıllarda genel ticaret fuarlarının işlevinin kalmaması, internetin hakimiyeti, popüler kültürün öne çıkması İzmir Enternasyonal Fuarı’nı da her anlamda tehdit ediyordu.
Ancak bu dönemde İZFAŞ Genel Müdürlüğüne getirilen Feyzi Hepşenkal’ın Fuar’a cansuyu vermesi sanatı da yeşertti.
Ruhi Su sesiyle, müziğiyle 69. İzmir Enternasyonal Fuarı’na hayat verdi.
Ruhi Su’nun ölümünün 15. yılında Fuar’da Ruhi Su Kültür ve Sanat Vakfı tarafından bir stant kuruldu.
Fuar ziyaretçileri Basmane Kapısı’na yaklaştıklarında onun bütün Anadolu’dan derlediği türkülerini, gürül gürül akan bir ırmak gibi sesinden dinlerken, yüreklerinin yıkandığını hissettiler.
Ertesi yıl Kültürpark alanı bir başka değerli insana kucağını açtı.
Yaşar Kemal’in “Doğanın bir parçası” diye anlattığı Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın heykeli artık Kültürpark’ın bir parçası olmuştu. “Doğanın güzelliğinde atan yürek” 2001 yılında Kültüpark’ın Lozan Kapısı girişinde 1500 metre karelik alanda, Mimar Şükrü Kocagöz tarafından kurulan bitkilikte, güzelim “Merhaba”sıyla yer aldı.
2000’li yılların başlarında düzenlenen “Uluslararası Sanat Günleri”, çeşitli sergiler, Kitap Sokağı, yazarlarla sohbetler ziyaretçileri, dünyayı farklı görmeye, anlamaya davet etti. 2005 yılından sonra ise sanat etkinlikleri yavaş yavaş İzmir Enternasyonal Fuarı’nda azalmaya başladı.
FUAR, SANATIN DA KONUSU
İzmir Enternasyonal Fuarı sadece farklı sanat kollarını içinde barındırmakla kalmadı. Sanatın da konusu oldu aynı zamanda. Örneğin, Samim Kocagöz’ün, “İzmir’in İçinde” adlı kitabının bazı bölümlerinin mekanı Kültürpark olurken Necati Cumalı’nın “Aşk da Gezer” adlı romanı Fuar’da geçer. Behçet Kemal Çağlar’ın Fuar Şarkısı şiiri, “Güz ortasında bile yaratıyor baharı / Güzel İzmir Fuarı, Güzel İzmir Fuarı…” diye biter.
1955 Fuarı, Berin Taşan’ın şiirinde şöyle yer alır:
Fuar 1955
Fuar birden bire açıldı Semra
Birden bire kumrular, fıskıyeler Semra
Sen yürümelisin de durup bakmalılar ardından
Gelincik tarlasından geçiyormuş gibi
Neler yapılmış, neler düşünülmüş bir görsen
Ben ellerimi gösteriyorum bir bank üzerinde
Başka neyin var diyorlar, duruyorlar
Tutup bir yürek çiziyorum
Bir yürek çiziyorum ama paramparça delik deşik
Yaralı bir kuş mu
Kabuğu çatlamış bir nar mı?
Elbet bilmezler Semra.
Fuarda ışıklar, atlıkarıncalar çocuklar
Seni aramaya çıktım pavyonlarda
Bir rüzgar gördüm ama deli değil
Bir yol gördüm sen yürümüşsün buradan
Dalların bu kadar birbirine sarılması ondan
Bir kolye gördüm boynunda olmalı
Bir işlemeli etek, rüzgar kaldırmalı uçlarından
Bir eşarp uçmalı
Ne gördüysem daha güzel göstermek için seni
Birbirimizi daha çok sevmek için
Yatınca uyumak için geceleyin
Çocuklarımızın daha çabuk büyümeleri için
Hanımelleri örtsün penceremizi
Kuşlardan, bulutlardan konuşalım diye
İpeğin en iyisi, çeliğin en incesi
Cam pamuk, porselen tabak, plastik koltuk
Nasıl da süslenmişler, nasıl da özenmişler öyle
Sen bırakıp da gitme diye dünyadan.