“Deniz ressamı” olarak uluslararası alanda büyük bir üne sahip olan Mustafa Ünen’in Sinestezi adını taşıyan sergisi, Maji Sanat Galerisi’nde 11 Kasım 2023’te açıldı. Küratörlüğünü Prof. Dr. Uğur Batı’nın yaptığı serginin açılışına sanatseverler de büyük ilgi gösterdi. Sanatçının çeşitli dönemlerine ait eserleri, birer resim olmaktan öte gerçekliği her yönüyle deneyimleme vaadinde bulunuyor gibiydi… Peki, bu eserlerin ortaya çıkış öyküsü ne? Prof. Dr. Uğur Batı, sanatseverleri içine çeken eserlere imza atan Mustafa Günen ile yaptığı söyleşide bizi sanatçının iç dünyasına konuk ediyor…
Yazı: Prof. Dr. Uğur Batı
Fotoğraflar: Didem Engin
Dünyada 150 civarında ülkede satılan International Artist Magazine Ağustos – Eylül 2016 sayısı, Mustafa Günen ve eserlerine altı sayfa yer ayırmıştı. Bunun örneği Türk resminde çok az.
Bu dergiyle olan bağlantımın ilginç bir hikayesi var. 2007 yılı Şubat ayıydı. International Artist Magazine dergisinden bir mail aldım; beni, sanatımı ve resimlerimi haber yapmak istiyorlardı. Tabii ben bu maili, sıklıkla gelen ücret karşılığında haber yapma teklifine benzer maillerden zannedip çöpe attım. Bu arka arkaya üç kez tekrarlandı. En sonunda nisan ayında kurtulmak için “Şartlarınız nedir?” diye geri dönüş yaptım. Şartlarını gönderdiler. Okuyunca doğrusu çok şaşırdım. Herhangi bir ücret istemiyorlardı. Sadece “demo resmi” dedikleri bir resmin başlangıç ve bitişini içeren altı aşamasının fotoğraflarını istiyorlardı. Tabii bu sanatçının gerçekten resimleri yaptığına kanıt olması içindi. Başladık ve bu macera dört ay kadar sürdü. Bu maceranın hüzünlü bir yönü de vardı. Benimle ısrarla kontak kuran kişi, derginin editörü Jeanne Duffey, İngiltere, ABD, Kanada Avustralya gibi birçok ülkede sanat kurumları ve vakıflarda yöneticilik yapmış ileri yaşlarda biriydi. Ve derginin yayınlanmasından bir ay kadar önce hayatını kaybetmişti.
International Artist Magazine dergisi dokuz yıl sonra 2016’da beni tekrar haber yaptı.
– Türkiye’de resim alanında sayılı isimlerden birisiniz. Bu sizde nasıl bir sorumluluk hissi oluşturuyor?
Başka insanlara etkileyen yani belirli bir konularda başarılı olmuş insanlar, kendisini izleyenleri etkisi altına alırlar. Yaptıkları, davranışları, söylemleri önemsenir. Özenenler, öykünenler olabilir. Bu yüzden bu tür insanların söylemleri ve davranışları bir telkin şeklinde yansır, dolayısıyla da genel bir sorumluluk vardır. Sanattaki sorumluluğa gelince; sanatın, insan psikolojisinin çok temel yapılanmalardan biri olduğunu sık sık söyledim. Sanat, beynimizin pek kontrolünde olmayan alanların ilgi duyduğu bir edimdir. Sanatçılar da kitleleri kolayca etkileyip yönlendirebilirler. Bu yüzden sorumluluklarıyla birlikte çok dikkat isteyen bir alandır. Dolayısıyla ideal ya da iyi bir sanatçı insana ilişkin tüm disiplinleri yani insan bilimlerine yeterli derecede hakim olması gerekiyor. Ben özellikle sanat konularında konuşurken ve yazarken sanatın ölçütler dışına çıkmamaya özen gösteriyorum, buna dikkat ediyor ve gayret ediyorum.
– Sizin için hep “Kendine sipariş veren sanatçı” diyorlar. Ne demek bu?
Doğru bir ifade. Ben bütün resimlerimi kendim için yaparım. Hiçbir zaman ne yaparsam satılır zihniyeti ile ya da bir başkası beğensin düşüncesiyle fırça kullanmadım. Bu yüzden bir resimde fark ettiğim tek bir nokta ya dair bir çizgi ya da bir yanlış renk yoktur ki düzeltmeyeyim. Mutlaka düzeltirim. Çünkü alıcı benim. Dolayısıyla ben ikna olana kadar resim bitmez.
– Camille Cloudel, Van Gogh, Dali gibi isimler “delilikle” yaratıcılığa ulaştı, siz ise sakinlikle, hatta düşünce, bilim ve felsefeyle. Düşünce, bilim ve felsefenin resminize katkısı nedir?
Öncelikle sanatçıların delilikle tanımlanmasının arkasında, onların yaratıcılık adına ortaya koyma uğraşlarının arkasından çok büyük tutku ve heyecan vardır. Bu büyük tutku, onlarda özellikle toplumun değer yargıları karşısında toplumsal baskılara aldırış etmeme cüretini sağlar. Ve böylece yaratıcı düşüncelerini estetik bir yöntemle sanatsal edimlere dönüştürürler. Tabii doğal olarak çoğunlukla topluma aykırı düşünce ve yapıtlarından dolayı toplum, onların sanatçı kimliğine deli tanımı eklerler.
Ben de çok büyük bir heyecanla sanatımı ve düşüncelerimi ortaya koyarım. Ancak bilindiği gibi yarım asırdan fazla bir süredir bilimle, özellikle insana ilişkin disiplinlerle çok yakından ilgiliyim. Dolayısıyla toplumun geneline çok aykırı da olsam bunların arkasında bilimsel dayanaklar koyabilme avantajına sahip bir sanatçıyım. İşte benim sakinliğimin arkasında sanat ve sosyal konularda söylediğim, yazdığım veya ortaya koyduğum her şeyi, kendimce en küçük ayrıntısına kadar bilimsel olarak izah edebilme kazanımım vardır. Durumu çok kısa şekilde açıklarsak evren nedensellik ilkesi denilen düzen üzerine kurulmuştur. Gelişen tüm olgular sebep sonuç denilen yapıda oluşabilir. İnsanın da bireysel toplumsal tüm davranış ve düşünce şekilleri bu sisteme dahildir. Dolayısıyla yaptıklarını ve söyledikleri her şeyin sebebini incelerseniz nedenini bilirsiniz.
– Özellikle TÜBİTAK’ın yayımladığı Bilim ve Teknik dergisini ve Milliyet Sanat gibi dergilerin her sayısını merakla ve keyifle okuduğunuzu belirtiyorsunuz ama aynı zamanda yazıyorsunuz da. Yani bilim. Bilim ve resim ilişkisini anlatır mısınız? Bilimsel bakış açısı resminize ne katıyor?
Bilim ve resim ilişkisini beynimizin çok basit bir gerçekliğiyle anlayayım. Beynimiz dış dünyadan gelen verileri değerlendirirken duyu organlarımızdan gelen elektriksel verilere, görsel imgelerle, şekillerle temsiller atayarak bizim için bir gerçeklik oluşturur. Yani amiyane tabirle resim, beynimizin kullandığı metottur. Dolayısıyla özellikle görsel sanatlar bilimden hep etkilenmiş ve ister istemez kendisini ona göre yeniden yapılandırmıştır.
Bana ne kazandırdığına gelince sıklıkla söylediğim gibi benim başat çalışma alanım olan deniz resimleri hidrodinamik yasalara göre oluşturduğum için dünyada saygın sanat eleştirmenleri tarafından asırlardır görünmeyen su tekniği gibi gurur verici yorumlar aldım.
– Bilindiği gibi Picasso, Kandinsky, Modrian, Klee gibi büyük ustalar, dönemlerinde gelişen bilimden, felsefeden etkilenerek ve yararlanarak bir düşünce, bir varlık yorumu oluşturmuşlardır. Siz de aynı yoldasınız? Felsefe, düşünce ve yazının resimlerinizle ilişkisi nedir?
Bu saydığınız ve birçok sanatçı sanatın önemini ve sınırlarını iyi bilirler. Dolayısıyla kendi sanatsal zeminlerini oluştururken hangi bilimsel sonuçlara ve felsefeye dayandıklarına belirtmişlerdir. Bunun de için gerek manifestolar, kitaplar, makaleler yayınlama yoluyla varlık ya da varoluşla ilgili görüşlerini tartışmaya açmışlardır.
Sanatın bilimden farkı, düşünceleri, teorilerini kanıtlamak zorunda olmamasıdır. Yoksa ikna edicilik konusunda en az bilim kadar ciddidir. Özellikle soyut sanat düşünce ve fikirlerini şekillerden çizgilerden renklerden oluşan temsiller atamak suretiyle yapılır. Ne var ki bu temsiller birbirine benzeyebilir başka sanatçının yaptıklarıyla aynı temsilleri atanmış olabilir. İşte burada sanatçının varlık izahının zihinsel yapısı devreye girer. Örneğin bir kırmızı kare ve sarı üçgenin olduğu biri birine tıpatıp benzer iki aynı resmi ele alalım. Eğer sanatçıların fikirleri başkaysa görseller aynı olsa da temsilleri çok farklı olduğu için aynı resim değildir.
Ben de sanatı çok ciddiye alan ve insan evrimindeki yerinin önemini bilen bir sanatçı olarak görüş ve düşüncelerini hayat yorumumu, varlık yorumunu bir manifesto başlıkları ve ayrıntılarını paylaşarak tartışmaya açıyorum. Özellikle yapmaya başladığım soyut resimlerindeki içeriklerin arkasındaki sanatçının kim olduğunu insanlara deklere ediyorum. Böylece Mustafa Günen’i tanırlarsa, resmi anlamasalar da ne ifade ettiği konusunda güvenilir bir dayanak olur ve diğerlerinden kolayca ayırabilirler.
– Peki, Georges Braque, Paul Sezan, Nikolay Feshin, Vasiliy Kandinsy, Pablo Picasso, Leon Bakst, Mikhail Vrubel gibi sanatçılarla ortak yönünüz nedir? Sizi bu sınıfta gören pek çok eleştirmen ve koleksiyoner var.
En önemli ortak yönümüz, sanata hesap verme gibi bir sorumluluğumuzun olmasıdır. Bu sorumluluklarımız doğrultusunda neler yapacağımızla konuları çeşitli yöntemlerle önceden deklere ediyor, tartışmaya açıyoruz. Yukarıda da açıkladım gibi yapacak sanatçılar böylesi sorumlulukları almalıdır. Ancak ne yazık ki çok büyük bir geneli bunları yapmaz. Çünkü zahmetli bir iştir. Özellikle insana ilişkin birçok konuda bilgi sahibi olmaya çalışmak, bu konuda yeterli düzeye gelmek çok kolay bir iş değil. Bu yüzden işin kolayına kaçarak hatta çoğu suistimal ederek sanatın içeriğinde değişiklikler yapmaya kalkıyorlar. Sanat, sanat içindir gibi bilgi yetersizliğine dayanan komik bir argümanlar, sanat estetik olmak zorunda değildir ya da bir fikri temsil etmek zorunda değildir vesaire gibi dayanaksız yorumlarla oluşturdukları yapıtları sanat eseri olarak sunuyorlar. Ancak göremedikleri şudur; sanatın kendi içerik düzeni bu tür çalışmalar içinde olan sanatçıları hep elemiştir ve gelecekte de eleyecektir.
Sorunun başında isimlerini verdiğiniz sanatçıların döneminde binlerce sanatçı vardı. Hangisinin bilgisi bize geldi. Kendi ülkelerinde bile hatırlanmayan binlerce sanatçı gelip geçmiştir. Dolayısıyla geçmiş dönemdeki sanatçıların isimlerinin bize kadar gelmesinin nedeni ve diğerlerinden farkı sanata saygı ve sanatçı sorumluluğu gereği hesap vermeleri ve gereğini yapmalarıdır.
– Kendinizi hangi sanat akımına daha yakın hissediyorsunuz? Eserlerinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Sizi etkileyen sanatçılar kimler?
Tabii kendi yaptığım deniz resimleri için akımdan söz edilemez, kategori olarak tasvir edilebilir. Çünkü deniz resimleri bilime özellikle geometriye çok gereksinim duyulan bir alandır. Hep söylediğim gibi hidrodinamik yasalara göre işlediği için bu alanda farklı akımlardan söz edilemez. Zira ilgili yasalar çok hassas ve kısıtlayıcıdır. Ancak ben yine de mümkün olan yerlerinde fırçamı özgür bırakıp, adeta gelişi güzel sunulmuş gibi yaparım.
Etkilendiğim sevdiğim akımların içerisinde kübizm sonra sürrealizm sayabilirim. Etkilendiğim sanatçılara gelince, beğenip takdir ettiğin sanatçılar vardır. Bunların başında Picasso, Kandinsky, Mondrian, Dali gibi birkaç sanatçı vardır. Etkilenmediğimi söyledim. Çünkü bu sanatçıların çalışmalarına dayanak olan hem bilimsel sonuçlarda hem de felsefelerde çok önemli gelişmeler, değişimler oldu. Özellikle Kandinsky’nin çalışmalarını dayattığı fenomenoloji gibi felsefi akımlar artık zeminini yitirmiştir.
– Türk resminin en uluslararası ressamlarındansınız, sizce “evrensel” olmanın kıstası nedir? Mustafa Günen ismi ilginç, dünyada daha çok tanınıyorsunuz. Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?
Buna popüler bir konudan, futboldan benzetme yaparak cevap vereyim. Futbol tüm dünyada yaygın ve iddialı bir oyundur. Eğer futbol oynuyorsanız ve bir hedefiniz futbol dünyası ise kendinizi ona göre geliştirmeniz gerekir. Yani dünya futbol liginde oynayacak bir standarda ulaşmanız lazım. Bunu sağlarsanız dünya takımları zaten sizi bulur. Bunun örnekleri çoktur. Bugün zengin Avrupa takımların futbolcularından çok büyük bir çoğunluğu özellikle zengin olmayan ülkelerde yetişmiş oyuncularla doludur
Ben en başında etkilendiğim Peter Ellenshaw gibi dünya sanatçısından daha iyi yapmayı hedefledim. Bunun için de akıl almaz çılgınlıklar yaparak çalıştım. Ve dünya çapında dergilere konu oldum. Nadir gelen denize ressamlarından biri olduğum yazıldı çizildi. Konuyu yine futbolla bitireyim. Kendi ülkenizde oynamayı yeterli bulursanız ülkenizle sınırlı kalırsınız ama dünyanın sizden haberi olmaz.