Ressam Jacques-Louis David, ABD’nin New York şehrindeki Metropolitan Müzesinde sergilenen Sokrates’in Ölümü eserini, Fransız Devrimi arifesinde resmetmiş.
Sokrates’in Ölümü, ressamın, antik tarihin önemli olaylarını işleyerek halkın duyarlılığına hitap etme ve monarşinin adaletsizliğine karşı halkın vatansever duygularını harekete geçirme yeteneğini sergilediği resimlerinden biri.
Sokrates (MÖ 469; Atina – MÖ 399, Atina), Antik Yunan filozofudur. Heykeltıraş Sophroniskos’un ve ebe Fenarete’nin oğludur. Yunan felsefesinin kurucularındandır.
Resmin merkezinde Atinalı tanrılara inanmamak ve gençleri alışılmışın dışında öğretilerle yozlaştırmakla suçlanan ve mahkum edilen Sokrates var.
Savunması sırasında kendisine iki seçenek sunulmuş: İnançlarından vazgeç ve kurtul ya da bir kap zehir iç ve öl. 70 yaşındaki Sokrates, inandıklarından ödün vermeyerek ölmeyi seçmiş. Çevresindekilerin aksine, yüzünde müthiş bir sakinlik ve kararlılık ifadesi var. Yukarıyı gösteren parmağı, ruhun ölümsüzlüğüne olan inancının ve ölüme meydan okumasının simgesi. Zehri içebilmesi için prangaları çözülmüş Sokrates’in, ayak bileğindeki pranga izi (kırmızılık) detayına dikkat!
Yatağın ucunda, Sokrates’in öğrencisi, gelmiş geçmiş en büyük filozoflardan biri olan Eflatun (Platon) var.
Gözlerini kapamış, başını öne eğmiş, ellerini kucağında kavuşturmuş, düşünceler içinde kaybolmuş. Hocasını çok iyi tanıdığı için Sokrates’i kararından vazgeçirmenin mümkün olmadığının farkında ve bunu çaresizce kabullenmiş. Sokrates’in ölüme yürüdüğü anları Eflatun’un Phaedo isimli eserinde yazdığı, Phaedo ile Sokrates arasında geçen diyaloglardan öğreniyoruz.
Sokrates öldüğünde, Eflatun aslında 20’li yaşlarında. Ancak ressam David, Eflatun’u yaşlı bir adam olarak resmetmiş. Yerde duran parşömen ve mürekkep şişesi, Eflatun’un bu anın kaydını tuttuğuna dair bir gönderme.
Sokrates’e zehiri uzatmakla görevli genç adamın olacakları görmeye cesareti yok: “Sokrates! Sen şimdiye kadar buraya gelmiş en cömert, en nazik, en iyi insansın. Emir kuluyum, biliyorsun. Elinden geldiğince dayanmaya çalış. Hoşça kal…”
Ressam, çok fazla ağladığı için Sokrates tarafından dışarı gönderilen öğrencisi Apollodoros’u, arka planda duvara kapanmış halde resmetmiş.
Sokrates’in yanında oturan figür, onun en yakın takipçilerinden biri olan Krito. Eliyle Sokrates’in bacağını kavramış, yeniden düşünmesi için yalvarırcasına bu büyük filozofa bakıyor.
Hüküm açıklandığında kaçıp Atina’yı terk etmesi için Sokrates’e günlerce dil dökmüş ancak hocasını bir türlü ikna edememiş.
Sokrates’in zehri içmeden önce Krito’dan son bir isteği olmuş: Asklepios’a adadığı horozun kesilmesi!
Çevresindekilerin perişan halini gören Sokrates dayanamamış:
“Bu da ne! Şu halinize bir bakın! Bazılarını sırf bu yüzden dışarı gönderdim ki böyle saçma sapan davranmasınlar! Sükûnet içinde ölmek istiyorum. Susun ve cesur olun!
Ayrılık saati geldi. Herkes kendi yoluna gidecek; ben ölüme, siz hayata. Hangisinin iyi olduğunu sadece tanrı bilir…”
Sokrates’in eşi Ksanthippe, filozofun, ölümüne tanıklık etmesini istemediği birkaç kişiden biri.
Arka planda hücreyi terk edenler arasında. Elini kaldırmış, Sokrates’e son vedasını ediyor. Sokrates’in mahkûmiyeti sırasında aralarında geçen diyalog ilginç. Ksanthippe: “Haksız yere ölüme gidiyorsun!” Sokrates: “Ölümü hak etmiş olmamı mı tercih ederdin?”
Eflatun ve Krito’nun oturduğu taşların üzerinde, ressam Jacques-Louis David’in birer imzasını görüyoruz.
David’in, Eflatun’un oturduğu taşa attığı “LD” imzası, aynı Eflatun’un bize bu tarihi olayı yazılarıyla aktaran kişi olması gibi Sokrates’in Ölümü resmiyle bu hikayeyi anlatan kişinin de kendisi olduğunun simgesi.
Krito’nun altındaki “L David” imzası ise ressamın, kendisini Krito ile özdeşleştirdiği anlamına geliyor.
Baldıran otu… Sokrates’i ölüme götüren baldıran zehri, halk arasında ağuotu veya yılanotu olarak da bilinen ve yaprakları maydanoza benzeyen baldıran otundan yapılıyor.
Resim sanatı tarihi boyunca birçok defa konu edilen Sokrates’in Ölümü’nün iki farklı versiyonu…