K2 Güncel Sanat Merkezi, Avrupa Birliğinden Mardin’e, Çanakkale’den Hatay’a ve Türkiye’deki pek çok üniversiteye dek onlarca kurum, kuruluş ve inisiyatifle iş birliği halinde yürüttüğü çalışmalarla uluslararası bir uygulama alanı. 2003 yılında tarihi bir handa başlayan hikayesine son dört yıldır K2 Urla Nefes Alanı’nda devam eden merkez, çağdaş sanata nefes aldırıyor.
RÖPORTAJ: DUYGU ÖZSÜPHANDAĞ YAYMAN
Yurt içi ve dışında ses getiren etkinliklere, ulusal ve uluslararası iş birliklerine, bienallere imza atan K2 Güncel Sanat Merkezi, 2003 yılında İzmir’de Büyük Kardiçalı Hanı’nda, ressam Ayşegül Kurtel tarafından kuruldu. Ulusal ve uluslararası fonlara başvurabilmek amacıyla 2006’da K2 Çağdaş Sanat Derneği adıyla dernek tüzel kişiliğini edindi. Cumhuriyetin ilk yıllarında, Birinci Ulusal Mimarlık Akımı kapsamında inşa edilen tarihi binada uzun yıllar çalışan, hanın kent hafızasındaki yerinin hatırlanmasını sağlayan K2, 2020’den bu yana Urla’da faaliyetlerini sürdürüyor. K2 Güncel Sanat Merkezi Genel Koordinatörü Begüm Tatari, “Kâr amacı gütmeyen bir güncel sanat kurumu” diye tanımladığı merkezde, güzel sanatların her dalında, yurt içinde ve dışında çalıştıklarını; sergi, eğitim, seminer, tartışma, performans, sanatçı konuşması, film-video gösterimi gibi kamusal programlar düzenlediklerini söylüyor.
Avrupa Birliği ile ortaklıklardan Türkiye’nin çeşitli kentlerindeki bienallere, üniversitelerin güzel sanatlar fakültelerine kadar pek çok projede yer alan K2’nin önceliği, kariyerinin başındaki sanatçılar. Ancak deneyimli sanatçılara fırsat yaratmaya özen gösterdiklerini belirten Tatari, faaliyetlerini şöyle özetliyor: “Beş altı yıldır çalışmalarımız ağırlıklı olarak kamu sektörü, özel sektör ve sivil toplumdan ulusal ve uluslararası iş birlikleriyle geliştirdiğimiz projelerle sürüyor. Aynı zamanda, Urla’da 45 dönüm ormanlık arazide yapılandırdığımız sanatçı yerleşkesi K2 Urla Nefes Alanı’nda çeşitli disiplinlerden faaliyetlere ev sahipliği yapıyoruz.” İzmir Büyükşehir Belediyesi ile İzmir Akdeniz Bienali’ni düzenlediler. Bienalde, İzmir’in üyesi olduğu Avrupa ve Akdeniz’den Genç Yaratıcılar Bienali (BJCEM) ile iş birliği yaptıklarına dikkati çeken Begüm Tatari, diğer kurum ve kuruluşlarla yürüttükleri ortak çalışmaların ayrıntılarını şöyle anlatıyor:
AB KONUK SANATÇI PROGRAMININ 18 ORTAĞINDAN BİRİ
“Hem bienal hem de PORTIZMIR’de bize güç veren çok sayıda iş birliği ve sponsorluk oldu. İzmir Fransız Kültür Merkezi, Goethe-Institut İzmir, İzmir İtalyan Konsolosluğu ve İstanbul Hollanda Başkonsolosluğu, uzun yıllardır birlikte çalıştığımız kurumlar. Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir Ekonomi Üniversitesi ve Yaşar Üniversitesinin güzel sanatlar ve tasarımla ilişkili bölümleriyle her zaman kol kola çalışıyoruz. Kadir Has Üniversitesi ve Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi ile birlikte de projeler yürüttük. EU Culture Programme desteğiyle 2010-12 yıllarında hayata geçirilen, konuk sanatçı programı odaklı ‘ON-AiR’ projesinin 15 Avrupa ülkesinde faaliyet gösteren 18 ortağından biri olmak, çok kıymetli bir tecrübeydi. Koordinatörü olduğumuz, 2019-2021 yıllarında gerçekleştirdiğimiz ‘Daire Konuk Sanatçı Programı’ T.C. ve Avrupa Birliği tarafından desteklendi. İzmir’den Göçebe Akıl (NomadMind) Tasarım ve Sanat Uygulamaları Derneği, Çanakkale’den Troya Kültür Derneği, Slovenya’dan SCCA Center for Contemporary Arts – Ljubljana ve Hatay Büyükşehir Belediyesi proje ortaklarımızdı. Çanakkale, Diyarbakır, Hatay, İstanbul, İzmir, Mersin, Mardin, Nevşehir ve Sinop’ta hayata geçirdiğimiz bu projeyi, Mordem Sanat Merkezi, Kültürhane, 13 Metrekare Sanat Kolektifi, Sinop Sürdürülebilir Kalkınma Derneği gibi birçok kültür-sanat kuruluşunun yanı sıra bu illerdeki kamu kurumlarıyla yürüttük. Yine AB desteğiyle, Kentimiz İzmir Derneğinin 2021-22’de gerçekleştirdiği ‘Kültürel Mirasın Korunmasında Daha Güçlü Bir Sivil Toplum’ projesinin ortağı olduk. İngiltere merkezli Good Chance Tiyatrosu öncülüğünde hazırlanan ve ‘Küçük Amal’ adlı 3,5 metre boyundaki mülteci kız çocuğu kuklasının 4 ay süren 8 bin kilometrelik yolculuğundan oluşan Yürüyüş (The Walk) projesi kapsamında, 2021’de Urla’da ve Çeşme’de etkinlikler düzenledik. Türkiye’den İKSV ve Arkas Sanat Merkezi ile uzun zamandır diyalog içindeyiz. Güncel bir haber vermek gerekirse bu yaz Yunanlı bir kompozitörü, Anna Lindh Vakfının desteğiyle K2 Urla Nefes Alanı’nda çalışması için misafir edeceğiz.”
Türkiye’nin çağdaş sanat organizasyonları anlamında dinamikliğini, dünya gündemiyle eş güdümlü oluşunu değerlendiren Tatari, İstanbul’u ayırıyor. “Her alanda olduğu gibi çağdaş sanatta da dünya standardında. Başlı başına bir ülke gibi. O yüzden İstanbul’u ayrı tutmak gerekiyor” diyen Tatari, İzmir’de ve Daire projesini gerçekleştirdikleri diğer illerde çağdaş sanatta hatırı sayılır bir hareketlilik olduğunu söylüyor: “Çanakkale, Mardin ve Sinop’un da bienalleri var. Geçen yıl Çukurova’da bienal düzenlendi. Biz de İzmir’de gerçekleştirdik. Çağdaş sanat bienali düzenlenmesi elbette tek başına bir gösterge teşkil etmiyor ama bu illerde çağdaş sanatın gündemde olduğunu, izleyicisi olduğunu ortaya koyuyor.”
SANAT ELEŞTİRİSİNDE ARZ EKSİKLİĞİ
Bu hareketlilik umut verici olsa da Tatari, yine İstanbul’u ayrı tutarak nitelikli çağdaş sanat müzelerinin artması gerektiği üzerinde duruyor. Eksikliğini işaret ettiği diğer unsur ise eleştiri: “Sanat organizasyonu arzına paralel biçimde sanat eleştirisi arzı olmadığını görüyorum. Mahir gözler ve zihinlerin objektif eleştirileri, organizatörler için çok değerlidir, gelişime ön ayak olur.”
Türkiye’nin dünya gündemini yakalayıp yakalamadığı mevzusu, Begüm Tatari’yi çağdaş sanatın fikri temellerine götürüyor. Dünya gündemi deyince aklına gelen ilk konuları “iklim krizi, sürdürülebilirlik, yapay zeka, savaşlar ve mültecilik” diye sayan Tatari, Türkiye’ye yeni yollar öneriyor: “Tüm bu konularda Türkiye’deki çağdaş sanat organizasyonları da duyarlı. Bununla beraber, herkesin yaptığını yapma telaşına kapılmak, ister istemez sadece ‘takipçi’ olma sonucunu doğurur. Hem ifade biçimlerinde hem organizasyonlarda, basmakalıp yaklaşımlardan kaçınarak kendimize özgü düşüncelere ve niteliklere odaklanırsak daha anlamlı çıktılar ortaya konacağını düşünüyorum, acizane. Tabii ki takip edelim ama Türkiye olarak köklü ve zengin kültürümüzle özgün söylemler geliştirme potansiyeline sahibiz.”
“SANAT İNSANI AYMAZLIKTAN ÇIKARIR”
Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde uzun yıllar öğretim üyesi olarak çalışan, kurucusu olduğu K2’nin direktörlüğünü sürdüren ressam Ayşegül Kurtel, K2’nin; yeni sanatsal yaklaşımların ve deneysel fikirlerin tartışılabildiği, çağdaş sanatın sunulduğu, genç sanatçılar için platform olmayı amaçlayan, kar amacı gütmeyen ve tüm etkinliklerin sanatçılar tarafından yürütüldüğü bir merkez olduğunu belirtiyor. Bu bölgenin hep, tarihi yazan, felsefeyi, kültürü, sanatı kurgulayan aktör olduğunu vurgulayarak K2’yi İzmir’in tarihi geçmişi içinde önemli bir yere oturtan Kurtel, herkes için sanat kavramına dikkatleri çekiyor:
“En önemsediğimiz konu, sokaktaki vatandaş. Onunla nasıl buluşabiliriz? Sanatın fildişi kuledeki yapısını kırmak, yaşamın içine katmak istiyoruz.”
Açık mekanda şehre yayılan bir festival gibi tasarladıkları, halkın katılımına açık olan bienal, sokakla buluşma hedeflerine karşılık geliyor. Kurtel, çağdaş sanatın kente yayılmasını neden önemsediğini ise şöyle açıklıyor: “Bazen, sanat lüks gibi görünüyor, diyorlar. Ben de sanatın bütün sorunları halledebileceğine inanıyorum. Çünkü sanatın özünde farkındalığı geliştirmek vardır. En temel kaygısı, insanı aymazlıktan çıkarmaktır. Sanat hiçbir zaman kimseye, bunu düşün, buna inan, bu böyledir, demez. Sadece kendi düşünce mekanizmanızı çalıştırmaya, sorgulamaya yarar.”