Birbiriyle çelişiyor gibi görünse de modanın da bir sanat türü olduğunu ifade edenler var. Bu görüşe katıldığını dile getiren Akademisyen Dr. Dilek Himam, Erken Cumhuriyet Dönemi ve 1990’lı Yıllar Arasında Türk Moda Tarihi kitabında kadın giysilerindeki değişimi incelerken modanın, “moda” deyip kestirip atılamayacak denli önemli bir kavram olduğunu vurguluyor.
SÖYLEŞİ: ZEYNEP ATAGÜN
Tanzimat Dönemi’nin Batılılaşma adımları, Cumhuriyetin devrimci izleri, 1940’larda savaşın zorlukları, 1950’lerde Amerika etkisi, 1970’lerde alt kültür hareketleri derken toplumsal ve ekonomik olayların dışa vurumlarından biri de moda oldu her zaman. İzmir Ekonomi Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Dilek Himam da uzun süren araştırmalar, arşiv çalışmaları ve kıyafet incelemelerinin ardından kadın giysilerindeki değişimi Erken Cumhuriyet Dönemi ve 1990’lı Yıllar Arasında Türk Moda Tarihi kitabında buluşturdu.
Bazen bir yaka iğnesinde bazen de bulduğu bir fotoğraftan incelediği detayları tarihi arşivlerle birleştiren Himam, “Modayı yalnızca tasarımcılar ve terzilerle sınırlı görmeyip moda alanında emek veren birçok farklı aktörün katkılarını vurgulamaya çalıştım. İlk defileler, moda dersleri ve koreografiler gibi önemli bilgilere yer vererek, bu alandaki emek ve zenginliğe de vurgu yapmak istedim. Bu, modanın birçok akademik tartışmada süregelen gelip geçiciliğinin onu sığ yaptığı önyargılarına karşı ortaya koymak istediğim bir zenginlikti benim için. Hem de daha önce hiç içine girilmemiş bir dipsiz kuyuda… Giysiler aleminde” diyor. Okuyucuya ve öğrencilere kaynak olma açısından farklı moda tarihi kesitlerine yer verdiği için ilk diyebileceğimiz kitabı Dilek Himam ile konuştuk…
Akademisyen Dr. Dilek Himam da uzun süren araştırmalar, arşiv çalışmaları ve kıyafet incelemelerinin ardından tarihimizdeki kadın giysilerindeki değişimi Erken Cumhuriyet Dönemi ve 1990’lı Yıllar Arasında Türk Moda Tarihi kitabında buluşturdu.
TANGO, DANS MI, KIYAFET Mİ, RENK Mİ?
Kitapta sanat ve modanın birbirine etkisine yer veriyorsunuz. Özellikle farklı sanat akımları ve dansın etkisi Cumhuriyet Dönemi’nde daha çok görülmüş sanırım. Bu değişimlerde en çarpıcı örnek hangisi?
Moda ve sanat ilişkisi bu yıllarda da tasarımcıları oldukça fazla etkiliyor. Moda teorisyeni Anne Hollander, Sex and Suits: The Evolution of Modern Dress kitabında moda ve sanatın birbiriyle çelişkili gibi görünmesine rağmen değişik dönemlerde yollarının kesişmesi sebebiyle modanın bir sanat türü olduğunu ifade eder. Onun bu görüşüne ben de katılıyorum. Özellikle Cumhuriyet Dönemi ülkemiz için moda tarihi açısından yeni deneyimlere açık olmakla yakından ilişkili. Her ne kadar o dönemde eleştiri yağmuruna tutulsa da yeni modalar, moda, modernlikle yakından bağlıdır; moda giysiler yeni olana kapılır ve “zamana uygun olma” yönündeki çok daha genel bir kültürel eğilimle bu süreç bir araya gelir. Bunlardan biri de dans oldu kuşkusuz. Dünyada yaygınlaşmaya başlayan vals, tango, fokstrot ve özellikle çarliston gibi danslara uygun giysi biçimleri ortaya çıkmaya başladı. Bu dans biçimleri nedeniyle en radikal değişim, eteklerin diz üstüne çıkması oldu. Bu danslar kadınlar için özellikle yeni konfor alanları yarattı. Etek boyları kısaldı ve “tango” giysiler ortaya çıktı. Bir önceki dönemde giyilen çarşaf ya da ferace yerine giyilen bu giysiler, halkın tutucu kesimi tarafından modaya karşı bir tepki oluşturdu. Birinci Dünya Savaşı öncesinde tango, hem zamanın en son modasına uygun kıyafet hem de “züppece giyinmiş kadın” manasını ihtiva eder. Bu devirde henüz dans manasında kullanılmayan tango, “acı turuncu kumaş” rengi olarak şöhret kazanır. İstanbul kadınları çamaşır, elbise, tuvalet, çarşaf, kurdele, başörtüsü ve çoraplarını dahi tango renkte alır. Hatta öyle bir devir gelir ki kenar mahallelerde dahi kumaş namına turuncudan başkasına rastlanmaz.
Cumhuriyet Dönemi’nde erkek giyimine dair kuşkusuz en önemli ikonik figür, Mustafa Kemal Atatürk oldu.
ERKEK GİYİMİNİN İKONU: ATATÜRK
Peki ya Mustafa Kemal Atatürk ve moda bağlantısı nasıl? Elbise, gömlek ve kostümlerinin modelini kendisinin çizdiğini yazmışsınız. Onun için modada neler öne çıkıyordu?
Cumhuriyet Dönemi’nde erkek giyimine dair kuşkusuz en önemli ikonik figür, Mustafa Kemal Atatürk oldu. Atatürk, ülkede başlattığı devrimlerle sadece bir ulusa yön vermekle kalmaz, aynı zamanda kendi giyim stiliyle de tüm dünyanın hayran olduğu bir figür olarak bilinir.
1920’lerde yaygınlaşmaya başlayan smokin ve frak Türkiye’de, Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte sahneye çıkıyor. Cumhuriyet’in kurulmasıyla Atatürk’ün eğitim için Fransa’ya gönderdiği altı kişiden biri de Levon Kordonciyan oldu.
O yıllarda yabancı iş insanları, büyükelçiler ve tüccarların müşteri olduğu Kordonciyan’ın en önemli müşterisi Atatürk’tür. Onun kravat, kostüm seçimleri, Altın Çizme’ye yaptırdığı ısmarlama ayakkabıları, kumaş ve kravatları sofistike seçimlerini de yansıtıyor. Moda tarihinde yer alan hem entelektüel birikimi hem de şıklığıyla bilinen erkekler için kullanılan “dandy” kavramını Atatürk için de söylemek mümkün. İngiltere’de ortaya çıkan bu kavram, “titizlikle seçilmiş giysiler, ince bir zarafet ve rafine davranışlarla” kendini gösterenleri, sadece kıyafetleriyle değil, aynı zamanda entelektüel tutumlarıyla da dikkat çekenleri tarif eder.
Tanzimat Dönemi’yle birlikte başlayan Batılılaşma hareketleri Cumhuriyet Dönemi’nde yaşanacak devrimlerin de zeminini hazırladı. Özellikle kadınların kamusal yaşamda daha fazla görünür olmasıyla, toplumsal cinsiyet rollerindeki değişimlerin kadın giysilerindeki en belirgin dönüşümü bu dönemde gerçekleşti.
PLAJ MODASI: BRONZ TEN ZENGİN GÖRÜNMEK DEMEK
Cumhuriyet Dönemi kadınının moda anlayışının olmazsa olmazları neler?
Sosyal bir kurum olarak moda, her dönemde, etkileşime girdiği tüm toplumlarda radikal çıkışlarıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Moda kavramı içinde olmazsa olmaz bir koşul olarak değişimin önemini kesinlikle vurgulamak gerekir. Cumhuriyet Dönemi, Türkiye toplumsal yaşamında en önemli toplumsal dönüşümleri içerir. Tanzimat Dönemi’yle birlikte başlayan Batılılaşma hareketleri Osmanlı İmparatorluğu’nun toplumsal yapısında bir dizi değişimi ortaya koydu ve bu değişim Cumhuriyet Dönemi’nde yaşanacak devrimlerin de zeminini hazırladı. Özellikle kadınların kamusal yaşamda daha fazla görünür olmasıyla, toplumsal cinsiyet rollerindeki değişimlerin kadın giysilerindeki en belirgin dönüşümü bu dönemde gerçekleşti. Cumhuriyet modalarına dair izler de Türk moda tarihinde kadın giysileri üzerinden okunmaya elverişli bir şekilde inşa edildi.
Cumhuriyet devrimiyle birlikte, kadınların özgürleşme talepleri giysilerine de yansıdı haliyle. 1920’ler, kadınların artık etek boylarının kısaldığı ve daha az kapalı bölgeleri bulunan elbiseler giydiği dönemlerdir. Bu yıllardan itibaren Türk kadınının giysileri, Avrupa giysi modasına paralel gelişiyor. Cumhuriyet Dönemi’ne ilişkin fotoğraflara bakıldığında kadınların giyim tarzında çağdaş bir tarz hakim. Peçe kalkmış ve sıkmabaşlar kullanılmaya başlanıyor.
Türk kadınının giysilerinin, Avrupa giysi modasına paralel geliştiğini anlatan Dr. Dilek Himam, “Ancak araştırma anlamında 1990’lı yıllardan sonrasını heyecan verici bulmuyorum henüz” diyor. Fotoğraflar: Başak Gürsoy arşivi.
Günlük hayatta neler değişiyor bu dönemde peki?
Bu dönemdeki gelişmelerden bir diğeri de plaj modası. Özellikle büyük kentlerde kadınlar denize girer; bronz tenli görünmek zengin görünmekle eş anlamlıdır. Geçmişte bronz tene sahip olmak alt sınıflara özgü bir özellikse de bu dönemde artık bir ayrıcalık durumuna gelir. Bu tipik bir modada dipten tepeye fışkırma (trickle up) örneğidir. Bronz ten, kadınların artık denize girebildiği ve güneşlenebildiğini göstermek, bedeni biraz daha açarak yeni mayolara gardıroplarında yer vermek, mayolarla usturuplu oturup yüzebilmek anlamına gelir.Yirminci yüzyılın plajları, spor yapma, şifa alma, boş zaman geçirme ve eğlenme anlayışında birtakım değişiklikler yaratırken mahremiyet konuları dışında en çok tartışma yaratan konular olan deniz giysilerini ve denize girme pratiklerini de gündeme sokmuştur. Bu dönemde açılmaya başlayan kız sanat enstitüleriyle öğrenciler, hazır giyimin gelişmediği bir dönemde giysi dikmeyi öğrenmiş ve bu okullar, bulundukları kentlerin ilk moda merkezleri olmuştur.
FOTOĞRAF ÜZERİNDEN OKUMA YAPTIM
Arşiv taraması ve daha önce hiç tanımadığınız insanların bağışladığı kıyafetleri de araştırmışsınız. Bu süreci ve bulguları anlatır mısınız?
Haklısınız, uzunca bir süredir giysilerle ve onların hikayeleriyle haşır neşirim. Bu nedenle de bir süre sonra o giysi, size o giysiyi giyen kişinin veya kişilerin hikayelerini de aktarmaya başlıyor sanki, giysilerle ve kumaşlarla adeta sözsüz bir iletişim dili geliştiriyorsunuz. Giysilere yüklenen anlamlar, Fred Davis’in de dediği gibi, bireyin kendi doğal dünyası dışındaki, sembollere anlam yüklediği dünyada modanın bir “anlamlama alanı” oluyor.Özellikle orijinal giysilere ulaşamadığınızda o giysiyi giyen kişiye ait fotoğraflar üzerinden okumalara başlıyorsunuz. Neyi saklamak istedi, neyi göstermek istedi? Bedeni kaplayan her unsur, sembolik ve kültürel düzlemler üzerinden size yeni bir şeyler söylemeye başlıyor.
“1990’LARDAN SONRA MODA TARİHİNDE ÖZGÜN İÇERİK YOK”
Bunca yılı içeren bir kitapta sizi en çok hangi dönem etkiledi?
Aslında hepsi çok özel sanki, şu anda düşünüyorum da ayırt edemiyorum. Ancak araştırma anlamında 1990’lı yıllardan sonrasını heyecan verici bulmuyorum henüz.
Peki, modanın geleceğine yönelik tahminleriniz neler?
Ben de 1990’lı yıllardan sonra moda tarihinde özgün bir içerik olmadığını düşünüyorum. Kendim de moda tarihi dersleri verdiğim için öğrencilerime hep sorardım hatta onlara sorarken kendime sorardım: Sizce bu dersi 500 yıl sonra verecek olsanız ne anlatırdınız? Bunu, özellikle yapay zekanın yaptıklarını, belli bir noktada kaçınılmaz bir şekilde onunla eklemlendiğimiz bu süreçte daha da çok düşünüyorum. Bence modanın modern dönemdeki sabit anlamlarından uzaklaşıp daha eklektik ve çok katmanlı bir yapıya büründüğü zamanlardan sonrası çok yorucu; 19. yüzyıldan sonraki moda tarihini anlatırken kontrol altında da tutabildiğimiz onar yıllık süreçler artık ne yazık ki birbiri içine geçmiş durumda. Bugün tamamen siyah deriler ve metal zincirlerle kaplı giysiler giyen birine rocker diyemiyorsunuz. Ya da herkesin her şey olabildiğini düşündüğü bir çağda yine bunun günah keçisi giysiler olabiliyor.