Çağımızın sanat eserleri neleri anlatıyor? Küresel iklim krizi, savaşlar, göçler, mülteciler, doğa, ekolojik yıkımlar, toplumsal cinsiyet, kimlik, küreselleşme… Bir sanat eseri artık sadece bir sanat eseri değil. O belki bir kitap, belki bir makale, belki film ya da seminer boyutunda. Yazılara konu olacak meseleler; dijital sanat, kavramsal sanat, performans sanatı, video art, enstelasyon ya da resmin bizatihi kendisi olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan bugüne evrensel meseleleri dert edinen, fikriyle öne çıkan, zaman zaman “Bu da sanat mı!” diye eleştirilen çağdaş sanatı enine boyuna konuştuk.
HAZIRLAYAN: DUYGU ÖZSÜPHANDAĞ YAYMAN
İngiliz sanatçı Tracey Emin, 1999’da, dağınık bir yatağı, etrafındaki çöp yığınlarıyla birlikte sergi salonunda sergiliyor. Sırp performans sanatçısı Marina Abramovic, vücut sanatı akımıyla vücudunu kitlenin vahşi saldırısına maruz bırakıyor. Robert Smithson, 1970’te ABD’nin Utah eyaletindeki bir tuz gölünde spiral yarımada yapıyor. Banksy, duvarlarda sokak sanatını sergiliyor. Geçen yüzyılın ikinci yarısından bu yana sanat artık, sergi salonlarına, müzelere, galerilere sıkışmış, üretilen eserin estetik değeriyle sınırlandırılmış değil. Her an, her yerde… Üstelik de güzelliğinden ziyade içeriği, fikri konuşuluyor. Küreselleşme, iklim krizi, toplumsal cinsiyet meseleleri, ekoloji, bireysel özgürlükler, göçler ve daha neler… Çağımız ne yaşıyorsa sanat da onu yaşıyor ve adına “çağdaş sanat” deniyor.
TANIMLAMASI KOLAY DEĞİL
Performans sanatı, video art, kavramsal sanat, yerleştirme, enstalasyon, küratör, dijital sanat, arazi sanatı, minimalizm… Onca kavram, yeni yaklaşımlar, yeni bakış açıları getiren, İngilizce “contemporary art”ın karşılığı olan çağdaş sanatı tanımlaması kolay değil. Çağdaş kelimesinden ideolojik anlamda imtina eden bir kesimin güncel sanat dediği biliniyor. Bir de modern sanat var ki o, işleri asıl başlatan. Ya da belki bu kadar keskin ayrımlarla konuşmamak gerekiyor.
Evet, dosya konumuz, çağdaş sanat. Grafik tasarımcı, ressam Aslı Aypak Şentürk’ün, giriş söyleşimizde belirttiği gibi modernden çağdaşa geçiş, bir sulu boya geçişi gibi… The Letter Art Gallery’yi kurarak genç sanatçılara alan açan Nihan Karahan’ın da seramik sanatçısı ve akademisyen Elif Aydoğdu Ağatekin’in de tariflediği gibi modern sanat, 19. yüzyılın ilk yarısında, çağdaş ise İkinci Dünya Savaşı sonrasında gelişiyor. Çağdaş minyatür sanatçısı Arya Kamalı daha geriye gidip geleneksel sanatı da içerdiğini anlatıyor. Felsefeci Kaan Doğançay, geri gitme işinde çıtayı yükseltip Antik Yunan’dan günümüze sanat felsefesi perspektifinden bakıyor. Öyleyse dosya konuklarımıza geçmeden önce biraz geriye gidip kırılma noktalarına bakalım.
ÇEŞME’Yİ MARCEL DUCHAMP AÇTI
Nisan 1917’de, New York’taki Bağımsız Sanatçılar Derneğinin Grand Central Palace’taki açılışına gönderilen bir eser, tartışmayı başlatır: Bir pisuvar. Üstelik baş aşağı durur ve bir adı vardır: Çeşme (Fountain). Fransız asıllı Amerikalı sanatçı Marcel Duchamp’ın eseridir. Ancak sergilenmeye değer görülmez.
Bağımsız Sanatçılar Derneği, kurallara, kalıplara tepki gösteren, Duchamp’ın da olduğu bir grup sanatçı tarafından kurulmuş; “Jüri yok, ödül yok” sloganıyla gönderilen tüm sanat eserlerinin yer alacağı büyük bir sergiyi duyurmuştur. Çeşme, reddedilen tek eser olur. Duchamp onu, tuvalet malzemeleri satan bir dükkandan satın almış, stüdyosunda “R. Mutt 1917” takma adıyla imzalayıp sergi komitesine göndermiştir. Eseri geri çevrilince dernek yönetim kurulundan istifa eder. Kübist Salon des Indépendants sergisinden de geri çevrilen Duchamp, “Sizi temin ederim, bu, hayatımdaki gerçek bir dönüm noktasıydı” der. Sanat tarihi için de bir dönüm noktasıdır. Marcel Duchamp’ın hazır bir mamulü doğal işlevinden kopararak sanat nesnesine dönüştürme fikri, modern sanata yön verecek, 2. Dünya Savaşı sonrası pop sanatına ve yeni kavramsal sanata temel oluşturacaktır.
Birinci Dünya Savaşı’nın umutsuzluk evreninde tüm değerler sorgulanırken estetik kalıpları yıkan Dadaistlerin yolu, pisuvarla kesişir. Duchamp’ın da amacı sadece göze, güzelliğe hitap eden sanatı reddetmek, zihinlere seslenmektir. Sanatta önemli olan fikirdir. Fountain (Çeşme), hiçbir yerde sergilenmez. Alfred Stieglitz tarafından çekilen fotoğrafı, New York’taki Dadaistlerin The Blind Man (Kör Adam) dergisinde yayımlanır. 16 replikasının, 1950-1960’larda Duchamp tarafından kopya edilip satıldığı bilinir. Eğer bir başka sanat dalı -fotoğraf- tarafından belgelenmeseydi bugün belki de böyle bir eserden söz edilmeyecek; Fountain, 2004 yılında 500 sanatçı ve tarihçinin oylarıyla “20. yüzyılın en etkili sanat eseri” seçilmeyecekti. Çeşme, bugün New York’taki Modern Sanat Müzesi (Museum of Modern Art – MoMA) koleksiyonunda bulunuyor.
GERÇEKLİĞİNDEN UZAKLAŞMIŞ, YENİLEBİLİR SANAT
İtalyan sanatçı Maurizio Cattelan, 2019’da Art Basel Miami’de bir muzu, güçlü bir bantla duvara yapıştırır. Komedyen adını verdiği eseri, performans sanatçısı David Datuna 120 bin dolara satın alır ve yer. Cattelan daha önce de 1999’da Milan’da Massimo De Carlo Galerisinin müdürünü –çarmıha gerilmiş İsa gibi- duvara bantlamış, eserinin ismini Mükemmel Bir Gün koymuştur. 2010’da Milano Borsasının önüne L.O.V.E. isimli orta parmak heykeli yerleştirir. America adını verdiği altın klozeti, kanalizasyon sistemine bağlar. Bir heykelinde Papa’nın üzerine meteor düşürür… Kurumlar, kurallar Cattelan’ın oklarından kurtulamaz. Aynısı, duvara bantlanmış muzu sergide ateş pahasına yiyen David Datuna için de söylenebilir. Kendi gerçekliğinden uzaklaştırılmış bir muza onca para vermek, gerçeklikten uzaklaşmış zenginlere bir nazire değil midir? Gelir adaletsizliği ancak bir muzun sergilenmesi ve onun satın alınıp yenmesi kadar saçma olabilir! Bu kez Cattelan’ın değil, Datuna’nın parmağı iş başında; pahalı sanat diye bir gerçekliğin yaratıldığına işaret ediyor.
Yaşadığımız zamanı, bugünün sorunlarını dert edinen, tekniğinden ziyade fikriyle öne çıkan, dijitalden üç boyuta, insan vücudundan toprak parçasına dek her şeyi kullanan çağdaş sanat, ele avuca sığmıyor. Dosya konumuzda sanatçı, akademisyen, eğitmen, felsefeci, yazar, galeri ve sanat merkezi kurucularıyla çağdaş sanatı enine boyuna konuştuk.
“Çağdaş sanat izleyicisi kendiyle yüzleşiyor, hatırlıyor, keşfediyor, düşünüyor…”