Aralık2 , 2024

“Görev verildiğinde bana evimin anahtarını verdiler demiştim”

İlgili Yazılar

Çağdaş sanatta nefes alanı: K2 Güncel Sanat Merkezi

K2 Güncel Sanat Merkezi, Avrupa Birliğinden Mardin’e, Çanakkale’den Hatay’a...

“Çağdaş sanatı anlamak, eleştirel düşünme becerilerini geliştirir”

Sanat danışmanı, sanat yazarı, sergi küratörü ve sanat eğitmeni...

“Çağdaş sanatçı, toplumun teorisyenidir”

İran asıllı çağdaş minyatür sanatçısı Arya Kamalı, İzmir’de kendi...

Sinema dünyasının ortasında Kalkütalı bir komple sanatçı

Sinemayla dopdolu yirmili yaşlarım geri gelmese de eski...

Türkiye’de Çağdaş Sanat Müzeleri: Bir düşün gerçekleşmesi…

Osmanlı Dönemi’nden beri hayali kurulan modern-çağdaş sanat müzesi, Cumhuriyet...

PAYLAŞMAK GÜZELDİR!

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Ayşegül İşsever “Bu kurum bizim evimiz. Ve genel sanat yönetmenliği görevi verildiğinde, bana evimin anahtarları verildi, demiştim. İnsan evinin eksiğini gediğini bilir. Nerede sıkıntı olduğunu, nasıl bir tadilat gerektiğini bilir. Ben de 33 yıllık İstanbul Şehir Tiyatroları geçmişim ile evimin eksiğini ve bu eksiklerin nasıl giderileceğini biliyorum’ diyor.

SÖYLEŞİ: ASLI ÖRNEK

Ülkenin en köklü tiyatrosu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları… Osmanlı İmparatorluğu döneminde 1914 yılında Darülbedayi adıyla kurulmuş olan tiyatro, 1934’te İBB Şehir Tiyatroları adıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi bütçesine bağlandı. İlk sanat yönetmeninin Türk tiyatrosuna yenilikler getiren Muhsin Ertuğrul’un olduğu İstanbul Şehir Tiyatroları Genel Müdürlüğünde yıllarını tiyatroya adayan isimler görev aldı. Kasım 2021’de de kurumun genel sanat yönetmenliğine hem tiyatro sahnelerinden hem de televizyon dünyasından tanıdığımız bir isim göreve geldi Ayşegül İşsever. Eylül ayında yapılan basın tanıtımıyla Şehir Tiyatrolarındaki yenilikleri ve yeni sezon oyunlarının tanıtımını yapan İşsever, Darülbedayiden günümüze, İstanbul Şehir Tiyatrolarında genel sanat yönetmenliği görevini üstlenen üçüncü kadın sanatçı. İşsever, kendisini “Tiyatronun geleneğini bilen, kurumun içinden gelmiş ilk kadın sanat yönetmeni” olarak tanımlıyor ki son derece haklı. Ayşegül İşsever ile bundan sonraki projelerini ve tiyatroyu konuştuk.

Darülbedayi’den günümüze, İstanbul Şehir Tiyatroları’nda genel sanat yönetmenliği görevini üstlenen üçüncü kadın sanatçı olan Ayşegül İşsever, Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava sahnesinin 75. yılı nedeniyle düzenlenen törende konuşma yaparken.

Kasım 2021’de İBB Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliği görevine geldiniz ve birinci yılınızı doldurdunuz. O günden bu güne gerçekleştirdiğiniz ve gerçekleştirmeye hala çalıştığınız icraatlarınız neler?
Darülbedayiden günümüze, İstanbul Şehir Tiyatrolarında genel sanat yönetmenliği görevini üstlenen üçüncü kadın sanatçıyım. Tiyatromuzun geleneğini bilen, kurumun içinden gelmiş ilk kadın sanat yönetmeniyim. Ben kurum kültürünü bilen bir sanatçıyım. 33 yıldır evimiz bildiğimiz bu kurumda, bir oyuncu ve son üç yılında da sahne direktörü olarak çalıştım. Şimdi genel sanat yönetmeni olarak nasıl bir sorumluluk aldığımın farkındayım. Bu zaman zarfında, dışarıdan kuruma yönetici olarak gelen arkadaşlarımızın kurum kültürüyle uyum ve uyumsuzlukları üzerinden yaşanan zorlukları yakinen biliyorum. Öncelikle vizyonumuz bir sanat kurumu olarak geleneğimizi hatırlamak ve geleceğimizi inşa etmek üzerinden şekilleniyor. Herhangi bir nedenle geçmişte yaşanan zorluklar ve soğuklukları ortadan kaldırarak yeni bir heyecanla yeni bir sezona hazırlanırken bütün birimlerimizle bu güzide kurumumuzu geleceğe hazırlamanın da sorumluluğunu taşıyoruz.
Arkadaşlarımızla bir yandan toplantılar yapıyoruz. Eleştirileri, sorunları tespit ediyor, hızla çözümüne dair ortak çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Çok yakından bildiğim sorunlar da vardı elbette, bu sorunların da üstesinden gelmek için var olan sistemimizi revize ediyoruz. Başladığım günden bu yana, sanatçı, idari ve teknik bütün arkadaşlarımızın tam desteğiyle çalışmalarımı sürdürüyor olmaktan son derece mutluyum. Bu sanırım yeni sezon repertuvarımıza da yansıyor. Genel Sanat Yönetmeni olarak bir yıl olsa da repertuvarımızı açıkladığımız ilk sezonumuz oldu. Yaşadığımız çağa, şehrimiz İstanbul’a ve geleceğe dair umutlu ve sorumluluk hisseden bir repertuvar yaptığımızı düşünüyoruz. Umarım seyircimiz de mutlu olur. Çünkü tiyatro, seyirciyle tamamlanan bir sanat.

 

İşsever, bir önceki genel sanat yönetmeni Mehmet Ergen döneminde başlayan “Şehir Yazarlarını Arıyor” projesi sayesinde yeni bakış açıları ve yeni kalemlerle tanıştıklarını söylüyor.

İBB Şehir Tiyatrolarına bir izleyici gözüyle de bakıyor musunuz? Baktığınızda ne gibi eksikler görüyorsunuz?
Biz eleştirileri önemseyen ve dikkate alan bir anlayışla hareket ediyoruz. Seyircimizle doğrudan bir ilişkimiz var. Gerek sosyal medya hesaplarımızdan gerek dilek – şikayet kutusuna gelen bilgilendirmeleri de dikkate alıyoruz. İlk günden başlayarak öncelikle kurum içi eleştirilere kulak verdik. Ve sorunlarımızı büyük oranda hallettiğimizi düşünüyoruz. Ancak tabii ki dinamik bir kurum olarak, 12 sahnemizde her hafta oyun sahneleyen bir sanat kurumu olarak, sorunları tamamen bitirmek mümkün değil. Ancak çözümün yanında olarak, nezaketi esas alarak ve kurum geleneğini sürekli hatırlayarak bu sorunların da üstesinden geleceğimizi düşünüyoruz. Ustalarımız her güçlükte bizim “Ne yapmışlar” diye baktığımız bir yerde duruyor ve açıkçası bize yol gösteriyor. İstanbul içi turnelere, seyircimizin bizi daha çok yerde görmek istemesi üzerine ağırlık verdik. “Şehrin Tiyatrosu İstanbul’un Her Yerinde” temasıyla başlattığımız, 14 ilçemizde gerçekleştirdiğimiz bu turnelerde 15 bin İstanbullu tiyatrosever ile buluştuk. Şehrin Tiyatrosu olarak İstanbul’un her noktasına sanatı götürmek için bir motivasyonumuz var. Elbette İstanbul’un birçok noktasına yayılmış yerleşik sahnelerimiz de geniş bir repertuvarla seyircimizi ağırlıyor. Yine seyircimizin özellikle salgın döneminde sağlık gerekçesiyle ilan ettiğimiz az kadrolu, tek perdeli oyunlarımız üzerinden gelen şikâyeti, tiyatromuzun geleneğinde olan klasiklerin, geniş kadrolu oyunların sahnelenmesiydi. Klasiklerle sezonu açıyor olmamız da bu isteğin bir yansımasıdır. Eksiklerimiz elbette var. Ancak bunları burada sizinle paylaşmak değil de arkadaşlarımla çözümüne dair çalışmaktan yanayım.

İstanbul Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Ayşegül İşsever, Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde düzenlenen basın toplantısında.

“KENDİMİ SORUMLU HİSSEDİYORUM”

Sizi gerek tiyatro gerekse televizyon izleyicisinin tanıdığı bir simasınız. Oyunculukta oynadığını rolden ve içinde bulunduğunuz projeden sorumluyken genel sanat yönetmenliğinde tiyatronun her şeyiyle ve çalışanlarla da ilgilisiniz. Görev tanımı olarak daha zor ve meşakkatli geliyor mu?
İlk sorunuzda biraz bahsettim. Bu kurum bizim evimiz. Ve genel sanat yönetmenliği görevi verildiğinde, bana evimin anahtarları verildi, demiştim. İnsan evinin eksiğini gediğini bilir. Nerede sıkıntı olduğunu, nasıl bir tadilat gerektiğini bilir. Ben de 33 yıllık İstanbul Şehir Tiyatroları geçmişim ile evimin eksiğini ve bu eksiklerin nasıl giderileceğini biliyorum. En azından bir fikrim var. Bu kurumda birçok arkadaşımla konuştuğumuz, paylaştığımız şeyler var. Bu perspektiften baktığımızda, bahsettiğiniz zorlukların biraz hafiflediğini söylemem mümkün. Ancak elbette ki bir oyuncu olarak oyunumu oynayıp evime gitmek bir konfor alanıdır. Şu an bulunduğum görevde, A’dan Z’ye, atölyelerinden ışığına, dekor ve kostümünden oyuncusuna ve ulaşımından provasına birçok alanda, sanatsal çalışmalarımızın sorunsuz ve aksamadan yürümesi için kendimi sorumlu hissediyorum. Geldiğimiz görevin gereği ve icabı da budur. Başta kurucumuz ve ustamız Muhsin Ertuğrul olmak üzere bütün ustalarımız, evi bildikleri bu güzide sanat kurumuna karşı bu sorumluluğu titizlikle üstlenmişler. Biz de bu geleneğin devamında, önce ustalarımıza sonra seyircimize mahcup olmamak adına, üstlendiğimiz görevi bir bayrak yarışı olarak kabul ediyoruz. Elbette tek başıma değilim. İlk günden itibaren, dediğim gibi, bütün arkadaşlarımın tam desteğini hissediyorum. Ve inanın kalbimizin attığı zamanlarda, zorluklardan, meşakkatten daha çok, heyecanlarımızı konuşuyoruz. Ve yine ustalarımızın çok güzel özetlediği gibi “İki Kalas Bir Heves” olarak tarif edilen tiyatroda, hevesimiz olduğu ve nefesimiz yettiği kadar çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Şunu biliyorum ki bizden sonra gelenler de aynı sorumlulukla, aynı heyecanla bu koltuklara oturacak, 108 yıllık tarihimize yeni bir halka daha eklemek için çalışacaklar.

Önceki yıllarda yapılan Şehir Yeni Yazarlarını Arıyor projesiyle ilgili gelişmeler olacak mı?
Şehir Yazarlarını Arıyor, bir önceki genel sanat yönetmenimiz Mehmet Ergen döneminde başlamış bir projeydi. Devamlılık esastır düşüncesiyle, doğru yapılan her işi daha da ileri götürmek prensibiyle bu projeyi, başlatan arkadaşlarımızın sorumluluğu ve inisiyatifiyle devam ettirdik. Yeni yazarlar keşfetmek, bu metinleri tiyatro dünyası ile buluşturmak, yazar mutfağına olumlu katkı sunmak amacıyla yola çıktığımız bu projede güzel birliktelikler yaşadık. Yeni bakış açıları ve yeni kalemlerle tanıştık. Kuşkusuz tiyatro dünyamız açısından da bu çalışmanın heyecan verici olduğunu düşünüyorum. Elbette önümüzdeki dönemde bu projenin yeni yazar adaylarıyla başlaması ve nihayetinde yeni yazarların ve metinlerin tiyatromuza kazandırılması en büyük arzumuzdur.

Aşegül İşsever, ‘Şehrin Tiyatrosu İstanbul’un Her Yerinde’ temasıyla başlattıkları proje ile 14 ilçede 15 bin İstanbullu tiyatrosever ile buluştuklarını belirtti.

“GÖRKEMLİ OYUNLARI SEYİRCİYE
SUNMAK İSTİYORUZ”

Bu yıl klasikleri izleyiciyle buluşturacaksınız. Bu kararı almanızın nedeni neydi? Bu repertuvardaki oyunlar nasıl seçildi?
Klasikler, üzerinden uzun zamanlar geçmiş ancak sözü tükenmemiş, hem seyircimizin hem oyuncu ve yönetmenlerimizin heyecan duyduğu metinlerdir. Türk ve dünya edebiyatının seçkin klasikleşmiş oyunlarını repertuvarımıza aldık. Çünkü geleneğimizde olan ve tiyatromuzun zengin oyuncu kadrosuyla yapabileceğimiz görkemli oyunları seyircimize sunmak istiyoruz. Seyircimizin de en büyük isteği, büyük yapımları, klasikleri yeniden İstanbul Şehir Tiyatroları sahnesinde görmekti. Shakespeare’in “Hamlet”i ile sezonumuzu açıyoruz. İstanbul Kültür Sanat Vakfı Tiyatro Festivali kapsamında Moliere’in Tartuffe oyunumuz prömiyer yapacak. Sonra seyircimizle de buluşmaya devam edecek. Arthur Miller’ın Cadı Kazanı oyunu, kurum tarihimizde ilk kez seyircimizle buluşacak. Ekim ayında Rike Reiniger’in Çingene Boksör ve Ray Cooney’in Komik Parası seyircimizle buluşacak. Suat Derviş’in romanından Gülriz Sururi’nin uyarladığı Fosforlu Cevriye de müzikal olarak seyircimizle buluşacak. Klasikler bu sezon repertuvarımıza rengini verecek.

İstanbul Şehir Tiyatroları, sezonu Shakespeare’in ‘Hamlet’i ile açtı.

Bu yılın oyunları arasında görülen, Suat Derviş’in yazdığı Fosforlu Cevriye oyununu sahneye koyan Gülriz Sururi özellikle Şehir Tiyatrolarında olmasını istemiş. Bunun nedenini biliyor musunuz?
Gülriz Hanım herhalde İstanbul’un seyir geleneğinde müzikallerle bilinmiş bir sanat kurumu olarak İstanbul Şehir Tiyatrolarında sahnelenmesini istemiş olabilir. Aynı zamanda oyuncu zenginliği bakımından da Fosforlu Cevriye, kurumumuza çok yakışan bir oyun. Gülriz Sururi gibi bir ustanın bu isteğini gerçekleştiriyor olmaktan son derece mutluyum. Suat Derviş gibi usta bir kalemin yazdığı, İstanbul’la bütünleşmiş böylesine güçlü bir hikaye de İstanbul Şehir Tiyatrolarının repertuvarına çok yakıştı.