Aralık2 , 2024

Güçlü dostluğa ithaf…

İlgili Yazılar

Çağdaş sanatta nefes alanı: K2 Güncel Sanat Merkezi

K2 Güncel Sanat Merkezi, Avrupa Birliğinden Mardin’e, Çanakkale’den Hatay’a...

“Çağdaş sanatı anlamak, eleştirel düşünme becerilerini geliştirir”

Sanat danışmanı, sanat yazarı, sergi küratörü ve sanat eğitmeni...

“Çağdaş sanatçı, toplumun teorisyenidir”

İran asıllı çağdaş minyatür sanatçısı Arya Kamalı, İzmir’de kendi...

Sinema dünyasının ortasında Kalkütalı bir komple sanatçı

Sinemayla dopdolu yirmili yaşlarım geri gelmese de eski...

Türkiye’de Çağdaş Sanat Müzeleri: Bir düşün gerçekleşmesi…

Osmanlı Dönemi’nden beri hayali kurulan modern-çağdaş sanat müzesi, Cumhuriyet...

PAYLAŞMAK GÜZELDİR!

Aradaki 8 bin 522 km’ye karşılık sanatı ve kültürü arasındaki benzerliklerin sıkça dile getirildiği Türkiye ve Japonya için 2024’ün anlamı başka… İki ülke arasında kurulan diplomatik ilişkilerin 100. yılındayız. Bu güçlü bağı kutlayan çok sayıda etkinlik yapılıyor. Biz de İthaf Sanat dergisi olarak Tokyo Metropolitan Sanat Müzesinde düzenlenecek sergiyi destekleyerek “Güçlü dostluğa ithaf” sloganıyla bu heyecana ortak oluyoruz.

HAZIRLAYAN: HALİME SÜREK KAHVECİ

Türkiye ve Japonya arasında diplomatik ilişkilerin başlangıcının 100. yılı nedeniyle her iki ülkede de çok sayıda kutlama yapılıyor, etkinlikler düzenleniyor. Sanat ise diplomatik dostluklarının ikinci yüzyılına adım atan bu iki ülkeyi birleştiren harcı oluşturuyor.
Japonya’daki önemli sanatçı örgütlerinden biri olan JYUNTEN Sanat Derneğinin her yıl, Türkiye’den Pinelo Sanat Galerisi ile birlikte düzenlediği Tokyo Metropolitan Sanat Müzesindeki karma sergi, bu sanat zincirinin güçlü halkalarından biri olmaya aday. 100. yıla armağan niteliğini taşıyan etkinlikte, Türkiye’den 12 sanatçının ve Japonya’dan 10 sanatçının eserleri 12-18 Mayıs 2024 tarihleri arasında sergilenecek. İthaf Sanat da bu serginin destekçisi olarak sacayağını tamamlıyor. “Güçlü dostluğa ithaf” sloganıyla, Japon sanatseverlere ulaşılması, panel ve etkinlikler gerçekleştirilmesi, iki ülke arasındaki 8 bin 522 km’lik mesafenin sanatsal üretimle aşılması hedefleniyor. Serginin mimarlarından Pinelo Sanat Galerisi Kurucusu Cem Üstüner, “Japonya’nın çağdaş sanatçılarını bir araya getiren JYUNTEN Sanat Derneği ile iş birliğimiz uzun yıllardır devam ediyor. Bu yıl 8’inci kez düzenleyeceğimiz serginin anlamı ise elbette bir başka. Türkiye’den ve Japonya’dan sanatçıları buluşturacağımız sergi için İthaf Sanat dergisinin imtiyaz sahibi Senur Hanım’ın sunduğu destek, hem sanat için hem de sanatçılar için çok kıymetli” diyor.

JAPONYA VE TÜRKİYE BAĞININ GÜCÜ

JYUNTEN Sanat Derneği Başkanı Ressam Mizuno Kouichi, “JYUNTEN’in öncüsü, 1979’da kurulan Saf Temsili Sanat Derneği idi. Saf kelimesi Japonca telaffuzda JYUN olarak geçtiği için derneğimiz genellikle JYUNTEN olarak adlandırıldı” diye başladığı sözünü, Pinelo Sanat Galerisi ile olan iş birliğine getiriyor:
“Birkaç yıldan bu yana Türkiye’deki Pinelo Sanat Galerisi aracılığıyla Türk sanatçıların eserlerini kabul ediyoruz. Pinelo Sanat Galerisi tarafından gerçekleştirilen projeleri destekliyoruz. Her iki ülkenin kültürleri arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları sanat eserleri aracılığıyla hissedebilmek ve tanıyabilmek bence çok anlamlı. Tarihe baktığımızda 1890 yılında Osmanlı İmparatorluğu’ndan Japonya’ya getirilen Ertuğrul batığının kurtarılma çalışmalarının Japon tarih ders kitaplarında yer alması bile, bize Japonya ile Türkiye arasındaki bağların gücü hakkında fikir veriyor… Bu biraz abartılı bir ifade gibi gelebilir ancak bu çok anlamlı projenin Türkiye ve Japonya’yı birbirine daha da yaklaştıracağına inanıyorum.”
Serginin yanı sıra panel ve performans etkinliklerinin de yer alacağı “Güçlü dostluğa ithaf” projesinde ayrıca fotoğraf sanatçısı Serhan Akın’ın eserleri de Design Festa Sanat Galerisinde sergilenecek. Peki, bu etkinliklerin ayrıntıları neler olacak? Daha fazla beklemeden dergimizin sayfalarını çevirelim…

UZAKLAR ANCAK SANAT İLE YAKIN OLUR

Birbirini hiç tanımayan, bilmeyen sanatçılar eserleriyle ortak bir dil oluşturuyor… Türkiye ve Japonya arasında kurulan diplomatik ilişkiler, ikinci yüzyılına sanatın birleştirici gücüyle giriyor. JYUNTEN Sanat Derneği ve Pinelo Sanat Galerisi iş birliğiyle düzenlenen karma sergide Prof. Devrim Erbil, Prof. Süleyman Saim Tekcan, Hikmet Barutçugil, Dr. Öğretim Üyesi Gürbüz Doğan Ekşioğlu, Doç. Dr. Şehnaz Biçer, Fırat Neziroğlu, Prof. Melihat Tüzün, Prof. Müge Demir, Prof. Hamdi Ünal, Doç. Dr. Devabil Kara, Dr. Öğretim Üyesi Pelin Özyol, Senur Akın Biçer ve Muhammed Kutsal’ın eserleri Japon sanatseverlerle buluşacak. Peki, sanatçılar sergi ve iki ülke arasındaki sanatsal ilişkiler hakkında ne düşünüyor? Sizleri cevaplar ve sergide yer alacak bazı eserlerle baş başa bırakalım…

SUMİ-E ve EBRU BİR ARADA

Sanatın toplumlar arasındaki çelişkileri, uzlaşmazlıkları ortadan kaldırıp kültürel yakınlık kurmak için çok önemli bir işleve sahip olduğunu vurgulayan dergimizin imtiyaz sahibi ve sumi-e sanatçısı Senur Akın Biçer, “Tokyo Metropolitan Sanat Müzesi gibi dünyanın sayılı müzelerinden birisinde açılacak sergi, benim için birçok açıdan büyük önem taşıyor. Öncelikle İthaf Sanat dergisi olarak böyle bir projeyi desteklemekten dolayı büyük mutluluk duyuyoruz. Bu proje, sanatı, hayatın her alanına yayma hedefimizin yanı sıra sanatçıları da desteklemeye yönelik yaklaşımımızın bir göstergesi” diyor.
Sergide yer alacak isimlerin titizlikle belirlendiğini anlatan Senur Akın Biçer, “Dergimiz için söyleşi yaptığım çok kıymetli sanatçılarımızın, hocalarımızın eserlerinin yanı sıra akademisyen sanatçıların ve genç kuşak sanatçıların katıldığı bu serginin iki ülke arasındaki dostluğu sanatseverler aracılığıyla güçlendireceğine inancım tam. Japon sanatçılar bizim dünyaca ünlü sanatçılarımızın eserlerini yakından görme fırsatı bulacak, Japon sanatseverler de yepyeni çizgilerle karşılaşacak. Bu bile başlı başına heyecan kaynağı benim için. Dilerim bu sergileri sonraki yıllarda da gerçekleştirerek farklı sanat etkinlikleriyle güçlü bir platform oluştururuz” diye devam ediyor.
Japon fırça sanatı sumi-e’yi ebru sanatı ile birleştirerek eserler üreten Senur Akın Biçer, “Japonya’nın benim için önemi çok büyük. Sanatına, kültürüne büyük ilgi duyduğum bu ülkede gerçekleşecek sanat etkinliklerine hem sanatçı hem de destekçi olarak katılmaktan büyük onur duyuyorum” diyor. Senur Akın Biçer, sergiye eserleri ile katılan tüm sanatçılara teşekkür ederken yeni projelerle sanatsal iş birliklerinin sağlanacağını da vurguluyor.

JAPON SANATI YETERİNCE TANINMIYOR

Türk resim sanatının en etkili isimlerinden olan, Devlet Sanatçısı Prof. Devrim Erbil, bu yıl 60. sanat yılını kutluyor. 87 yaşındaki sanatçı, üretmeye, gençlere öğretmeye ve sanat aracılığıyla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya yönelik çalışmalarını sürdürüyor. Bu sergiye de eserleriyle katılan sanatçı, “Tokyo Metropolitan’da düzenlenecek sergide eserleriniz yer alacak. Bu etkinlik hakkında neler söylemek istersiniz?” sorusuna şöyle cevap veriyor:
“Ülkeler arası kültür ilişkilerinin olağanüstü etkisi olacağına, insanları birbirine yaklaştıracağına, dünya barışı için önemli bir işlevi olacağına inanıyorum. Japon sanatının, ülkemizde yeteri kadar tanınmadığını düşünüyorum. Tanınması için bu tür etkinliklerin Japonya’da da ülkemizde de yapılması çok önemli. Türk sanatının seçkin örneklerini ve onların çağdaş, yeni boyutlara ulaşan, dünyaca kabul edilmiş sanat güçlerini, heyecanlarını, apayrı bakış açısını bir araya getirebiliriz. Ben de Japonya’ya daha önce gitmemiştim. Umarım bu sergi aracılığıyla bu ülkeyi de görme fırsatı bulabilirim.”

MUHABBETİMİZ ESKİYE DAYANIYOR

“Ebru sanatının yaşayan insan hazinesi” olarak bilinen Hikmet Barutçugil de ebru üzerine metal baskı ile yaptığı iki İstanbul silüetiyle sergiye katılıyor. “Bizim ilham kaynağımız İstanbul” diyen Barutçugil, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“İstanbul büyülü bir şehir, efsunlu bir şehir. Ayasofya, 1500 yıllık bir abide, her şeyiyle mükemmel. Bu zenginlikleri, su sanatı olan ebru ile görseller haline getiriyoruz. Eserlerimiz metal baskı tekniği ile yapılıyor. Abidevi eserleri, bir şekilde fazla da müdahale etmeden, silüetin altında da ebrunun kendi dokusunu yaşatarak bir seri hazırladık. Japonlarla bizim aslında yakınlığımız var. Aynı dil grubundayız. Japonlar çok kolay Türkçe öğreniyor. Ben de birkaç kez Japonya’ya gittim. Oradaki Japonların da ilgisi çok güzeldi. Tonami kentinde bir atölye çalışması yapmıştım, sergi açmıştım. Japonlara karşı çok eskilere dayanan bir muhabbetimiz var.”

JAPON SANATI, BENCE DOĞU SANATLARININ EN ÜST NOKTASI

Ressam, sinema oyuncusu, heykeltıraş, baskı, grafik, gravür sanatçısı ve öğretim üyesi Prof. Süleyman Saim Tekcan’ın da üç eseri Japonya’da açılacak sergide Japon sanatseverlerle buluşacak. “Eserlerimle bu sergide yer almaktan büyük memnuniyet duymaktayım. Eserlerimin bu sergide müşterek kültürlerin içinde sergilenmesinden de çok mutluyum” diyen Prof. Süleyman Saim Tekcan, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Dünyanın her yerini gezen bir sanatçı olarak benim en çok etkilendiğim gezi, Japonya’ya yaptığım gezidir. Bu arada birçok Japon sanatçıyı tanıdım. Japon sanatı aslında Doğu sanatlarının bence en üst noktasıdır. Japon sanatçıların ağaç baskı tekniği ile yaptığı baskılar, dünyada erişilmemiş bir yerde durmaktadır. Bizim Anadolu kültürlerimiz de birçok konuda Doğu sanatlarından etkilenmiştir. Benim resimlerimdeki konu olan at, Japonların da genellikle estamplarında görülmektedir. At motifleri Japon sanatında da figür olarak öne çıkan motiflerdir. Japonya her ne kadar Türkiye’ye uzak bir yer olsa da Doğu kültürlerinin beşiğidir ve bu kültürler dünyanın sanatçıları tarafından da izlenmektedir. Japon kültürü, bizim Türkiye’de olan birçok sanatçımızın etkilendiği önemli kültürlerden biridir. Japon estampları yani baskı sanatları, dünyanın en eski sanatlarından biridir ve örneği dünyanın başka hiçbir yerinde olmayan bir değere sahiptir.”

BENZERSİZ ESTETİĞİ ÇOK ETKİLİYOR

Sergide, kendine has dokuma tekniğiyle ürettiği Doberman portresi ile yer alacak olan Fırat Neziroğlu, aynı zamanda Tokyo’da performans da gerçekleştirecek. “Japonya’ya gitmek benim için heyecan verici bir deneyim olacak. Türk bir sanatçı olarak, Japon kültürü ve sanatına olan ilgim nedeniyle her zaman bu ülkeye yakınlık hissediyordum. Japonya’nın zengin tarihine ve geleneklerine büyük bir hayranlık duyuyorum. Bu ülke benzersiz estetiği, sanat ve tasarım anlayışı ile beni derinden etkiliyor ve Türk kültürü ile benzerlikleri ilham kaynağı oluyor” diyen Neziroğlu, eseriyle ilgili de şunları söylüyor:
“Doberman portresi, ışık, gölge ve boşluk temalarıyla zenginleştirilmiş bir eser. Bu portre, benim hayvan doğasıyla kurduğum duygusal bağı yansıtırken aynı zamanda izleyiciye de sessiz bir anlatım sunmayı amaçlıyor.”

JAPONLARIN MİNYATÜR SANATI BİZE ÇOK YAKIN

Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü Tezhip-Minyatür Ana Sanat Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şehnaz Biçer, Japon sanatı ve Japon minyatürünün kendisi için çok önemli olduğunu belirterek “Japonların minyatür sanatı, günümüz İran minyatüründen önde bence. O nedenle bu proje beni çok heyecanlandırdı. Bu sergide yer almak çok güzel, Tokyo Metropolitan Sanat Müzesi gibi çok kıymetli bir müzede var olmak ayrı bir onur” diyor. Japon sanatındaki minyatür anlayışının kendi tarzına çok yakın olduğunu ifade eden Doç. Dr. Biçer, “Sergide yer alan ‘Cennet de Sen, Cehennem de Sen’ adlı eserimi de Asya sembolizmi içerdiği için özellikle tercih ettim. Beyaz lotus çiçeği saflığı simgeliyor” diye anlatıyor.

KÜLTÜRLER ARASINDA KÖPRÜ KURULUYOR

Eserleri birçok kez New Yorker dergisinin kapağında yer alan dünyaca ünlü sanatçımız illüstratör, karikatürist ve ressam Gürbüz Doğan Ekşioğlu, sergi ve iki ülke arasında kurulan sanat köprüsü hakkındaki görüşlerini şöyle dile getiriyor:
“Nasıl bir mum yaktığınızda ortalığa aydınlık veriyorsa yüz mum daha fazla aydınlık verir. Bu etkinliğin de kültürler arasında köprü kurulması ve kültürlerin birbirini etkilemesi açısından çok kıymetli bir etkinlik olduğunu düşünüyorum. Sanatçının kendi atölyesinde ürettiği bir işin, kendi ülkesinden çıkıp başka bir ülkede, hiç bilmediğimiz, başka kültürdeki insanlar tarafından görülmesi, sanat eserini onları etkilemesi, düşündürmesi, soru sordurması çok güzel bir şey. Sanatın asıl amacı bu zaten. Japonya’nın çok büyük bir gazetesi olan Yomiori Shinbun, ki 1990’lı yıllarda günlük satışı 12,5 milyondu, gazetede 25 yıl karikatür çizen Hidezo Kondo’nun vefatının ardından onun anısına uluslararası karikatür yarışması düzenliyordu. Katılım çok yoğundu, 10 bine yakın başvuru oluyordu. Ben çeşitli yıllarda 10’un üzerinde ödül aldım o yarışmada. Yarışmaların önemli bir özelliği de tüm jürinin çok önemli Japon karikatür sanatçılarından oluşmasıydı. Japonya ile böyle bir bağlantım olmuştu yıllar öncesine dayanan. Şimdi de bu sergi vasıtasıyla Japon sanatseverlerle buluşmaktan mutluyum.”

ORTAK DEĞERLERİN TEMSİLİ

Haliç Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Müge Demir, bu serginin sınırları aşan, iki ulus arasındaki kültürel alışverişi ve anlayışı teşvik eden dinamik bir platform sağladığını vurgulayarak, eseri hakkında şunları söylüyor:
“Bu çalışma, ilişkiyi doğa, insan ve yenilik perspektifinden temsil ediyor. Her iki ulusun ortak değerlerini; gelenek ve modernliğin uyumlu birleşimini yansıtarak yeni bir bağlantıyı ve olasılığı deniyor.”
İki ülkenin sanatsal çabalarda dikkate değer benzerlikler taşıdığına işaret eden Prof. Dr. Demir, “Her iki kültür de yeniliği ve modernliği deneyimlerken geleneğe de derin bir değer veriyor” diyor.

Prof. Dr. Müge Demir ve Dr. Öğretim Üyesi Pelin Özyol’un eseri.

SANATSAL BAĞLARIN ZENGİN DOKUSU

Haliç Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Pelin Özyol, Türk ve Japon değerlerinin modern birleşimini sanat yoluyla sergilemek için fırsat sunan sergide yer almanın kendileri için çok önemli olduğunu belirterek yenilenme ve ilerleme gibi ortak kültürel değerleri yansıtan bir eserle sergide yer aldığını ifade ediyor. Serginin iki ülke arasındaki ortak özellikleri kutlamak ve sanatsal bağlantıların zengin dokusunu keşfetmek için alan sağladığını kaydeden Dr. Öğretim Üyesi Özyol, “Türk seramiklerinin karmaşık tasarımları veya Japon kaligrafisinin minimalist zarafeti gibi her iki ülkenin de sanatsal ifadelerinde kültürel mirasa duyulan saygı duygusu var” diye konuşuyor.

KÜLTÜREL ALIŞVERİŞ

Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Devabil Kara, “Bu sergi, Türk ve Japon sanatçılarını bir araya getirerek kültürel alışverişi teşvik edecek bir platform sunacaktır. Ayrıca, plastik sanatlar aracılığıyla ortak bir dil oluşturarak kültürel diyaloğu teşvik edecektir” sözleriyle serginin önemine dikkat çekiyor. Japon sanatında kağıt kullanımının geleneksel sanat formlarının önemli bir parçası olmasının yanı sıra doğal ve sürdürülebilir bir malzeme olması nedeniyle kültürel ve sanatsal önem taşıdığını anlatan Doç. Dr. Kara, “Bu sergiye kağıt bir yapıtla katılarak bu alandaki zengin sanat formlarına ve çeşitliliğine katkı sağlayacağıma inanıyorum” diyor.

 

SANAT MESAFELERİ AŞIYOR

Beykent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Hamdi Ünal, iki ülkenin sanatını ve sanatçılarını yakınlaştıracak bu serginin önemine dikkat çekerek “Kültürel yapı olarak da birbirine benzeyen Türkiye ve Japonya arasındaki mesafeler sanat ve kültür yoluyla kapatılıyor” diyor.

 

 

 

 

TOKYO’YA İSTANBUL YANSIMASI

Kültür Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Reyhan Uludağ, kültürel farklılıkların bir sanatçıyı besleyecek, geliştirecek ve vizyonunu genişletecek unsurlar olduğunu ifade ederek “Sergide yer alacak işim ‘Kentsel Soyutlama’ adını taşıyor. İstanbul’un yansımasının da yer aldığı etkili bir çalışma. Bu nedenle Tokyo da da sanatseverle buluşmasının etki yaratacağını inanıyorum. Tokyo’da düzenlenen bu serginin benim için sanatsal, kültürel ve düşünsel anlamda yeni bir dönem başlatacağına inancım sonsuz” diye konuşuyor.

İNSANIN DOĞA İLE İLİŞKİSİ

Trakya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Melihat Tüzün, sözler, “Japonya’da Türk sanatçı olarak özellikle çok önemli bir müze olan Tokyo Metropolitan Sanat Müzesinde bir sergide yer almak benim için çok özel ve onur verici” diyerek başlıyor ve şöyle devam ediyor:
“Doğanın Vizörü adını taşıyan gravürüm, tek plaka üzerine üç farklı renk verilerek viskozite tekniğiyle yapıldı. Kış mevsimine girerken doğadaki değişimi konu alıyor. İnsanın doğa ile olan etkileşimini irdeliyor. Varoluş (Yok oluş) ve Sonsuzluk sorgusunu yapıyor. Japon sanatı özgünlüğüyle, birçok sanatçıyı etkilemiştir. Japon ve Türk sanatçıları bir araya getiren Pinelo Sanat Galerisi yöneticisi Cem Üstüner’e ve sanata, sanatçıya her zaman destek olan Arnica Yönetim Kurulu Başkanı, Senur Akın Biçer’e ve organizasyonda emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum.”

BÜYÜK MUTLULUK KAYNAĞI

Tezhip sanatçısı Muhammed Kutsal, Çağrı adlı eserinde, Hz. Muhammed’in, melek Cebrail ile birlikte Burak adlı ata binerek gökyüzüne yükselişini, Allah’ın huzuruna çıkışını anlattığını belirtiyor: “Japonya’da düzenlenen bu sergide yer almak mutluluk veriyor, büyük kıvanç duyuyorum. Senur Hanım’a çok teşekkür ediyorum” diye konuşuyor.

 

JAPON SANATÇILAR NE HİSSEDİYOR, NE DİYOR?

Tokyo Metropolitan Sanat Müzesindeki ortak sergide Japonya’nın önde gelen genç kuşak çağdaş sanatçılarından UNI Aoi, Suzuki Spica, Daisuke Matsuzaki, Naoki Sasayama, Ishii Ikumi, Hamusuko, Keiya Koura, Manadara, Mitsui Masaki ve Shina Naoyuki’nin eserleri sanatseverlerle buluşacak.

Kimi zihinle geceleyin gökyüzü arasındaki benzerliğe dikkat çekiyor kimi arkadaş çevresinin sunduğu sevgiye… Üzerinde yaşadığımız dünyayı diğer canlılarla paylaştığımız gerçeğini resmine taşıyan da var, toplum tarafından görmezden gelinen kadınların yaşadıklarını ve karmaşık duygularını vurgulayan da… JYUNTEN’in her yıl düzenlediği ve bu yıl da Türkiye ve Japonya arasındaki güçlü dostluk bağlarını sanat yoluyla pekiştirecek bir buluşmaya sahne olan sergiye, Japonya’dan UNI Aoi, Suzuki Spica, Daisuke Matsuzaki, Naoki Sasayama, Ishii Ikumi, Hamusuko, Keiya Koura, Manadara, Mitsui Masaki ve Shina Naoyuki eserleriyle katılıyor. Genç kuşak sanatçılar, eserleri hakkındaki düşüncelerini İthaf Sanat okurlarıyla paylaştı. Şimdi söz onların…

DOKUNMAYI RESİMDE ANLATABİLMEK

Japon sanatçı UNI Aoi, “Portakal Rengi Oda” adlı eseriyle sergide yer alıyor. Telif hakkı süresi dolan ünlü bir tablonun öznel bir yorumunu yaptığını belirten sanatçı, bir ressam olarak anlatmak istediklerini sorduğumuzda ise “Dokunmayı, rengi, dokuyu, atmosferi, kokuyu resimlerimde aktarabilirsem ne mutlu bana” diye cevap veriyor.

 

 

ZİHNİNİZİ GÖRSELLEŞTİRİ

Sergiye “Yodomi” (Durgunluk) adını verdiği eseriyle katılan Suzuki Spica, eser ve oluşturmak istediği etkiyle ilgili olarak şunları söylüyor:
“Zihninizi görselleştirin. Göz kapaklarınızın ardında yansıyan, gece gökyüzü gibi olan görünmez manevi dünyayı görselleştirin ve farkına varın. Eserimi izleyenler zihin ile geceki gökyüzü arasında benzerlikleri keşfedebilir. Şunu belirtmek isterim ki, yıldızları ancak karanlıkta görebildiğimiz gibi takımyıldızların efsanelerini karanlık bir dünyada keşfedebildiğimiz gibi düşünceleri de ancak karanlık kalplerimizde derinleştiğinde görebiliriz.”

GÖLGEDE SAKLANAN ZAYIF VE KÜÇÜK İNSANLAR

Daisuke Matsuzaki’nin “Ormanda Yaşam” adını verdiği eser sergide yer alıyor. Bu eserinde “tüm canlılar arasındaki uyum ve bir arada yaşama” olgusuna dikkat çeken sanatçı, sözlerini, “Yalnızca yüksek seslerin, büyük sayıların ve güçlülerin dikkat çektiği bir dünyada yaşıyoruz. Ancak gölgede saklanan zayıf ve küçük insanların da kendi fikirleri var. Yüksek seslerin bastırdığı küçük ve zayıf varoluşları tasvir etmek istiyorum” diye tamamlıyor.

 

DAHA ÖNCE HİÇ DENEYİMLENMEMİŞ DUYGULAR

“Kendin için savaş” adlı eseriyle sanatseverlerle buluşan Naoki Sasayama, insan vücudunun çekiciliğine dikkat çektiğini kaydederek sanat anlayışını, “Sanat tarihini incelemek ve daha önce insanlar tarafından hiç deneyimlenmemiş duyguları kendi ellerimle yaratmak istiyorum” diye anlatıyor.

 

 

DUYULARI ENERJİ OLARAK KULLANMAK

Ishii Ikumi “Enerji Serileri 1” adlı eseri hakkında “Duyguları enerji olarak kullanıyorum ve onları kendi benzersiz araçlarımla resimlere dönüştürüyorum. Çalışmam bu enerjiyi taşıyorsa bundan mutluluk duyarım” diye konuşuyor.

 

 

 

 

GÖRMEZDEN GELİNEN KADINLAR

Sanatçı Hamusuko, “Annelik” adlı eserinde Japon kadınlarını resmettiğini ifade ederek “toplum tarafından görmezden gelinen kadınların acısını ve karmaşık duygularını” anlattığını belirtiyor.

 

 

 

 

 

GÜÇLÜ HAYATLAR YAŞAYAN İNSANLAR

“Nokta-No: 28” adlı eseriyle sergiye katılan Keiya Koura, “Üzücü olaylar kalplerde kırıklığa yol açıyor. Bu eserde, hâlâ güçlü hayatlar yaşayan insanları düşündüm ve onların kalplerindeki çatlaklara odaklanarak bu çalışmayı yaptım. Bu çalışmayı her bireyin güzelliğini yeniden doğrulayarak dünyanın dört bir yanındaki insanların birbirlerine biraz daha saygı duyabilmesi umuduyla yarattım” diyor.

 

 

 

GERÇEKLEŞMESİNE İMKAN OLMAYAN BİR DÜNYA TASVİR ETMEK

Sanatçı Manadara, “Ebedi 13 Yaş” adını verdiği eseri anlatırken “Özgür olma isteğimi bir kıza emanet ediyorum ve gerçekleşmesine imkan olmayan bir dünyayı tasvir etmek istiyorum” diyor.

 

 

 

 

 

SEVGİYİ VE HUZURU HİSSETTİRMEK

Mitsui Masaki tarafından yapılan resmin adı “Arkadaş Çevresi”. Eserde vurgulamak istediği kavramların sevgi ve barış olduğunu dile getiren sanatçı, “İnsanlar resimlerime bakarken sevgiyi ve huzuru hissedebilseler ne mutlu bana” diye konuşuyor.

 

 

 

 

 

 

SANATLA OYNAMAK

Farklı tekniklerle çalışan sanatçı Shina Naoyuki, her zaman eğlenmek ve sanatla oynamak temasıyla eserlerini ortaya koyduğunu belirtiyor ve ekliyor: “İçimdeki neşeyi ve eğlenceyi aktarmak istiyorum.”