Nisan19 , 2025

Genco Erkal’ın ardından: İnsan neyle yaşar…

İlgili Yazılar

Tarihi, moda üzerinden okumak

Birbiriyle çelişiyor gibi görünse de modanın da bir sanat...

Özalp Birol: Pera Müzesini çok yönlü bir platform olarak görüyorum

Kültür-sanat hayatımızın önemli aktörlerinden ve sanat gündemini belirleyen kurumlardan...

Sinemanın Kalbi Bir Kez Daha İstanbul’da Atıyor: 44. İstanbul Film Festivali Başladı

Türkiye’nin en köklü ve prestijli film etkinliği olan İstanbul...

Genco Erkal’ın ardından: İnsan neyle yaşar…

Sinemada önemli başarılara imza atmış, tiyatroda olduğu gibi toplumsal...

Türk piyano mirasını koruyan ve geliştiren sanatçı: Hande Dalkılıç

Türk bestecilerini Türkiye ve dünyada yaptığı konserler ve CD’lerle...

PAYLAŞMAK GÜZELDİR!

Sinemada önemli başarılara imza atmış, tiyatroda olduğu gibi toplumsal konulara eğilen filmlerde yer almış bir isimdir Genco Erkal. İlk filmi Ali Özgentürk’ün yönettiği At’taki Hüseyin rolüyle 1982’de Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu ödülü kazanır. Aradan yıllar geçtikten sonra Zeki Ökten’in Faize Hücum filmindeki rolüyle aynı ödüle layık görülür yine. Erden Kıral imzalı Hakkari’de Bir Mevsim filmi ise bambaşka açılardan iz bırakır hayatında…

 

Bir bölümü ailesine ait olan Ali Paşa Hanı’nı bir tiyatro sahnesine çeviren Genco Erkal, Yaşamaya Dair-Bursa Cezaevi’nden Mektuplar oyununu burada seyirci ile buluşturur.

31 Temmuz 2024 sabahı Genco Erkal’ın ölümü, kurucusu olduğu Dostlar Tiyatrosunun sosyal medya hesabından paylaşılan Nâzım Hikmet’in “Veda” şiiriyle sevenlerine böyle duyuruldu.

Hoşça kalın

dostlarım benim

hoşça kalın!

Sizi canımda

canımın içinde,

kavgamı kafamda götürüyorum.

Hoşça kalın

dostlarım benim.

hoşça kalın…

Resimlerdeki kuşlar gibi

dizilip üstüne kumsalın,

mendil sallamayın bana.

İstemez…Tek hecesiz elveda.

 

NAZIM HİKMET’İN YERİ

Genco Erkal demek bazılarımız için Bir Delinin Hatıra Defteri, Kafkas Tebeşir Dairesi, Aslan Asker Şvayk, Arturo Ui’nin Önlenebilir Yükselişi, Azizname, Abdülcanbaz, Keşanlı Ali Destanı, Can, Yalınayak Sokrates… Ama en çok Nâzım Hikmet’tir. Vedasından da anlaşılacağı üzere Nâzım Hikmet, hayatında önemli bir yer tutmuş, Erkal kendini onunla özdeşleştirmiştir. Kuvayi Milliye’yi ilk okuduğundaki heyecanını yıllar geçse bile aynı coşkuyla hissettiğini dile getirir.

“Onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar. Korkak, cesur, cahil, hakim ve çocukturlar. Ve kahreden, yaratan ki onlardır, destanımızda yalnız onların maceraları vardır.”

Kitaplarını okudukça Nâzım’la arasında oluşan derin bağı, sevgiyi ve coşkuyu seyircisiyle paylaşmak ister. Onun şiirlerinden oluşan oyunlar tasarlar. Kerem Gibi, Sevdalı Bulut, İnsanlarım, Nâzım Oratoryosu, Nazım’a Armağan… Yıllar boyunca şairin yaşamını, sevdasını, kavgasını, hapisliğini ve sürgün yıllarını anlatmayı sürdürür. Bu anlatış sadece tiyatro sahnesinde değil, hayatın içinde de devam eder.

Bir bölümü ailesine ait olan Ali Paşa Hanı’nı ilk gördüğü andan itibaren orayı nasıl bir tiyatro sahnesine çevireceğinin düşlerini kurar. En çok da Nâzım Hikmet ve Bursa Cezaevi’ni düşünür. Hanın avlusunu, balkonunu bir cezaevi gibi nasıl değerlendireceğini, seyircilerin oturacağı yerleri hep düşlerinde tasarlar. En nihayetinde binbir emekle 250 kişilik açık hava tiyatrosu ortaya çıkar. Ve Yaşamaya Dair-Bursa Cezaevi’nden Mektuplar seyirciyle buluşur. Handa oyun izlemek farklı bir deneyim olmasına rağmen seyirci yağmur çamur dinlemez olağanüstü bir atmosfere sahip bu mekanda da Genco Erkal’ı yalnız bırakmaz.

“Hava kurşun gibi ağır… Ben diyorum ki ona: Kül olayım Kerem gibi yana yana. Ben yanmasam sen yanmasan biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa.”

Öğretmen rolünü oynadığı, Erden Kıral imzalı “Hakkari’de Bir Mevsim” 1983 yılında Berlin Film Festivali’nde Gümüş Ayı Ödülü kazandı.

TİYATRODA ÇAĞDAŞ BİR SENTEZ

Başlangıçta tiyatro Erkal için sadece kendini ifade etme, insanlar tarafından beğenilme amacını taşısa da ilerleyen yıllarda özellikle bizim gibi ülkelerde tiyatronun toplum için bir görevi ve amacı olduğunu keşfeder. Dünya tiyatrosuyla geleneksel tiyatronun bileşiminden çağdaş bir senteze ulaşmayı amaçlar. İlkelerini politik tiyatro anlayışıyla güçlendirerek yaşama geçirmek ister. İşte kurucusu olduğu Dostlar Tiyatrosu bu anlayışı ifade eden bir yapıdır ve politik tiyatro deyince ülkemizde akla ilk gelen oluşumlardan biridir. Kurulduğu yıllardan itibaren sadece büyük şehirlerin alışılagelmiş seyircisine seslenmek yerine Anadolu’nun da tiyatroyla tanışmasını önemserler. Bu sebeple Dostlar Tiyatrosu en çok turne yapan özel tiyatrolardan biri olmuştur.

Nâzım Hikmet dışında onu en çok etkileyen isim Bertolt Brecht’tir. Brecht, onun için tiyatro sanatının görevi ve sorumlulukları üzerine başvurabileceği önemli bir kaynaktır. Politik tiyatronun nasıl olması gerektiğini ondan öğrenmiş ve uygulamıştır. Bu uygulamalar birebir didaktik uyarlamalar değil, geleneksel tiyatromuzun özelliklerinden faydalanarak şiirselliği ve ince mizahı ön plana çıkaran özgün Brecht çalışmalarıdır. Bu çalışmalar ülkemizde Brecht’in sevilmesinde etkin bir rol oynamıştır.

“Efendiler bize hep ders verirsiniz. Aman, günah, ayıp, kötü, yanlış. Aç karnına kuru öğüt çekilmez. Önce doyur beni, ondan sonra konuş. Sende göbek, bizde ahlak nedense.”

 

UNUTULMASIN DİYE!

Ali Özgentürk’ün yönettiği “At” filmi, Genco Erkal’ın ilk filmi. Aynı zamanda Altın Portakal ödülünü aldığı roldür.

Genco Erkal her zaman sahnelediği oyunlarda seyircinin canını acıtan, rahatsız eden ve sorgulayan seçimler yapmıştır. Çeşitli konularda insanın duyarsızlığını eleştiren bu oyunlar içinde “Sivas ‘93” önemli bir yere sahiptir. Bu belgesel oyun için uzun bir çalışma yapmış; tanıklıklar, söyleşiler, mahkeme tutanakları, konu üzerine hazırlanan çalışmaları incelemiştir. Belgesel film eşliğinde senkronize biçimde ilerleyen bu oyun, seyirci için oldukça sarsıcıdır.

“Unutulmasın diye oynadık. Unutulmasın ki bir daha yaşanmasın.”

Oyuncu, Zeki Ökten’in “Faize Hücum” filmindeki Kamil rolüyle bir kez daha en iyi erkek oyuncu ödülünü kazanmııştır.

EN İYİ ERKEK OYUNCU ÖDÜLÜ

Sinemada da önemli başarılara imza atmış, tiyatroda olduğu gibi toplumsal konulara eğilen filmlerde yer almıştır.  İlk filmi Ali Özgentürk’ün yönettiği At’tır. Oğlunun kendisi gibi yoksul ve cahil olmasını istemeyen, ne pahasına olursa olsun onu okutmaya karar veren Hüseyin rolüyle 1982 yılında Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu ödülü kazanır. Ardından Erden Kıral imzalı “Hakkari’de Bir Mevsim” gelir. Ülkemizde sansüre takılan ve bir süre yasaklı kalan bu film çeşitli ödüllerin yanı sıra 1983 yılında Berlin Film Festivali’nde Gümüş Ayı Ödülü kazanmıştır. Filmde sürgün olarak Hakkari’ye giden bir öğretmenin kış mevsimi boyunca yaşadığı güçlükler anlatılmaktadır. Öğretmen rolüne hayat veren Genco Erkal için filmin çekim hikayesi de çok anlamlıdır. Çekim boyunca hava şartlarından dolayı yollar kapandığından mahsur kaldıkları Yoncalı köyünün çocukları, onu gerçek öğretmenleri zannetmiş ve filmin çekimleri tamamlandıktan sonra Genco Erkal’dan ayrılmak istememiştir. Birbirlerine sevgiyle bağlanmaları, gerçekle kurgunun iç içe geçtiği dokunaklı bir anı olmuştur. Bir sonraki filmi ise Zeki Ökten’in Faize Hücum’udur. 1980 sonrası oluşan ekonomik ve toplumsal bunalımı sarsıcı bir biçimde işleyen bu film, insanca yaşamak için tüm parasını bankere kaptıran bir aileyi anlatmaktadır. Kamil rolüyle usta bir oyunculuk sergileyen Erkal, 20. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde bir kez daha En İyi Erkek Oyuncu ödülünü alır. 10. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde En İyi Türk Filmi Ödülü’nü alan Fehmi Yaşar’ın yazıp yönettiği Camdan Kalp ise üçüncü oynadığı filmdir. 2008 Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ulusal yarışmada en iyi film seçilen Ben Hopkins’in Pazar: Bir Ticaret Masalı ve Çağan Irmak’ın yönettiği Prensesin Uykusu diğer filmleridir. Az sayıda filmde rol almasına rağmen iki kez En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazanması, seçtiği projelerin niteliğini ve oyunculuğunun ne kadar güçlü olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

SANATA ADANMIŞ BİR YOLCULUK

Sanata adanan bu uzun soluklu yolculukta 55 oyun yönetmek, 80 oyunda oynamak, 9 oyun çevirmek, 23 uyarlama yapmak, 1 oyun yazmak, 6 sinema filminde oynamak ve birçok ödül kazanarak gerek yurt içinde gerek yurt dışında unutulmaz işlere imza atmak…

Her şeyin hızla tahrip olduğu bir toplumda ilkelerinden, duruşundan asla taviz vermemek, işine yürekten inanmak ve tutkuyla yapmak ama hep daha iyisini yapmak için çabalamak ve bunun için sayısız bedeller ödemek…

Her şeye karşın alçakgönüllü, samimi, dürüst, içten ve tutarlı olmak. İnsanlara perde kapandıktan sonra düşünmeyi, eleştirmeyi, sorgulatmayı sağlayarak ümit aşılamak. Yalnız olmadığımızı, birlikte daha güçlü olduğumuzu göstermek…

Tüm bunlar için adanan çok kıymetli bir ömür…

Genco Erkal bütün bunları başararak yaşadı. Bundan sonra, ürettiği eserlerle beslenen milyonlarca dostunun yüreğinde yaşayacak. Nâzım Hikmet’in dizeleri artık onu da hatırlatacak…

İnsan neyle yaşar?

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine…

Bir vapur geçer Varna önünden, uy Karadeniz’in gümüş telleri, bir vapur geçer Boğaz’a doğru. Nâzım usulcacık okşar vapuru, yanar elleri.