Müzecilik kavramı ile birlikte ortaya çıkmış olan küratörlük, zaman içinde kurumlardan bağımsız hale gelerek kendi çalışma prensiplerini belirlemiş. Günümüzde, süreli sergiler yapan özgün bir meslek biçimine evrilmiş. Psikoloji, felsefe, mimari gibi birçok disipline de hakim olmayı zorunlu kılan, yaratıcılık ve empatiyle şekillenen bu katmanlı mesleğin inceliklerini, dört önemli küratör Beral Madra, Denizhan Özer, Filiz Ağdemir ve Marcus Graf ile konuştuk.
Bir sergiyi ziyaret ediyorsunuz. Kapısından içeri adım atıyorsunuz. O anda, arkanızda bir gerçeklik bırakıp bir başka görüşe, sisteme, anlama, bambaşka bir dünyaya dahil oluyorsunuz. O dünyanın yarattığı duygusal etki, sanatçısına olduğu kadar küratörüne de ait.
Latince “tedavi etmek, iyileştirmek” anlamına gelen “curare” kelimesinden türemiş bir kelime küratör. Sadece bir serginin değil, bir müzenin, galerinin hatta kütüphane veya arşivin yönetimi ve koruyuculuğunu üstlenen küratör; sorumlu olduğu koleksiyonları yorumlamakla da yükümlü. Çalışma prensiplerine göre küratörler; müze gibi bir kuruma bağlı çalışan, yardımcı, dışarıdan destek veren, bağımsız çalışan olmak üzere üç ayrı kategoride ele alınabiliyor.
Müzecilik kavramı ile birlikte ortaya çıkmış olan küratörlük, zaman içinde kurumlardan bağımsız hale gelerek kendi çalışma prensiplerini belirlemiş. Günümüzde, süreli sergiler yapan özgün bir meslek biçimine evrilmiş. Psikoloji, felsefe, mimari gibi birçok disipline de hakim olmayı zorunlu kılan, yaratıcılık ve empatiyle şekillenen bu katmanlı mesleğin inceliklerini, dört önemli küratör Beral Madra, Denizhan Özer, Filiz Ağdemir ve Marcus Graf ile konuştuk.
BERAL MADRA: “Küratör, hakikati ve gerçeği gösteriyor”
Çağdaş sanat dünyasının önde gelen isimlerinden Beral Madra, küratörlüğü, Türkiye’de bilinir hale getiren bir sanat insanı. Aynı zamanda bir sanat eleştirmeni. 1980’den itibaren çağdaş sanat alanında çalışıyor. Galeri yöneticiliği yapan, galeri açan ve bianellerin küratörlüğünü yapan Beral Madra ile kuratörlüğü konuştuk.
Bir sergiye gittiğimizde, serginin işinde iyi bir küratör tarafından yapıldığını nasıl anlarız?
Küratörlü bir sergide şu ögeler yer alır: Serginin düşünsel, kavramsal ve estetik özelliklerini içeren ve sanatçıların işlerini de anlatan ve yorumlayan kapsamlı bir metin; davet edilen sanatçılarla yapılan görüşmeler sonucunda seçilen yapıtların bu metinle olan ilişkisi; sergi için seçilen mekanın özellikleri ve bağlantıları (kamusal veya özel); yapıtların mekana yine sergi içeriği ile ilgili olarak yerleştirilmesi; her tür izleyicinin sergiyi doğru algılaması için gerekli bilgileri veren ek metinlerin yerleştirilmesi; sergi süresince kitle için düzenlenmiş söyleşi veya bilgilendirme etkinliklerinin düzenlenmesi; sergi sonucunda sanatçıların yasal haklarını gözeten işlemler; yapıtların sanatçılara teslim edilmesi…
Bir küratör, kendini güncel tutmak; sanatla birlikte felsefe, psikoloji, mimari gibi birçok disiplinde donanımlı olmak zorunda. Bu disiplinleri bir serginin yerleşimi sırasında nasıl kullanıyor küratör?
Her sergi, küratör için yeni bir eğitim ve bilgilenme sürecidir. Bilgilenme süreklidir, edinilmiş bilginin güncelleştirilmesi gerekir. Siyasal, ekonomik, kültürel gelişmeler; serginin yapıldığı ülke, kent ve güncel ortam hakkında bilimsel ve doğru bilgi edinme gibi süreçler önemlidir. Bunların kullanılması kolay bir iş değildir, kuşkusuz. Ülkemiz koşullarında bu süreçlerin uygulanması irade, direnç ve cesaret gerektiriyor. Bu tür bilgilerle donatılmamış bir serginin etkisi düşüktür. Bu disiplinler hedef kitlesinin içinde yaşadığı düzeni ya da güncel ortamı yorumlayan, eleştiren sanat yapıtları arasındaki ilişkiyi göstermek için gereklidir.
Serginin düzenlemesi sırasında seyirci ve sanatçı arasında bir köprü görevi gören küratör, bu dengeyi nasıl kurmalı?
Küratör için kendi mesleki çıkarlarından önce sanatçıların ve sanat üretiminin değerleri ve çıkarları gelmelidir çünkü bu değerler ve çıkarlar onun işinin temelini oluşturur. Sanatçının ve üretimin amacı ve çıkarları da serginin ulaşması gereken kitlenin zihinsel, düşünsel gereksinimleriyle örtüşmelidir. Küratör bu ilişkiler arasında bağlar kuran kişidir; tarafların gereksinimlerini iyi yönetmesini bilmek zorundadır. Siyasal, ekonomik parametreler açısından bu ilişkilerde her zaman ikilem ve çatışkı söz konusudur. İşte tam da bu açıdan küratörün taraf ya da tarafsız olması arasındaki seçim dikkat çekicidir. Günümüz siyasal ve ekonomik koşulları içinde sanat projelerinin parasının hangi kaynaktan geldiği ister istemez sorgulanıyor. Sergilerdeki eleştirel yapıtlar özgürce sergilenebiliyor mu yoksa gizli bir sansür var mı? Siyasal çıkarlar ve yasaklar sergileri etkiliyor mu? Son örnek: Venedik Bienali Rusya Pavyonu küratörü Ukrayna’ya saldırı başlar başlamaz istifa etti, sanatçılar da ona katıldı ve Giardini’de pavyon kapalıydı!
Küratör sergiyi hazırlarken aslında bir hikaye yazıyor. Bu yazdığı hikayeyi anlayabilmek için seyircinin, ziyaretçinin ne gibi sorumlulukları var?
Siz “Hikaye yazıyor” diyorsunuz; ben de “Hakikati ve gerçeği gösteriyor” diyorum. Sanat üretimi ve bu üretimin sergilenmesi, küresel bağlamda siyasal ve ekonomik düzene egemen olan büyük aldatmacaların, yalanların, düzmecelerin karşısındaki uyarıları, gerçekleri ve hakikati dolaylı olarak oluşturuyor. İzleyici yalnız bunun bilincinde olsa yeterince anlayabilir ne anlatıldığını.
Genç küratörlere kendilerini nasıl geliştirmelerini önerirsiniz?
Öncelikle küratörlük mesleğinin gerektirdiği eğitimi almaları en az bir dil bilmeleri gerekiyor. Sergi yapmak bilgi kadar önemli bir deneyim süreci de gerektiriyor. Çekinmeden her fırsatı değerlendirip sergi ve sergiyle ilgili yan etkinlikler yapmalarını öneririm. Galerilerde veya müzelerde bir süre çalışıp deneyim ve iletişim ağı kazanabilirler. Yaşadığımız süreçte yurt dışına gitmek oldukça zor; ancak konuk küratör programlarını izlemelerini ve fırsatlardan yaratmalarını öneririm.
Prof. Dr. Marcus Graf: “Küratör risk almalı ve klişelerden uzak durmalıdır”
Prof. Dr. Marcus Graf, Almanya doğumlu ve 2003 yılından beri Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde öğretim üyesi. Sanat ve Kültür Yönetimi Bölümü Başkanı olan Marcus Graf; Siemens Sanat, Akbanksanat, Milli Reasürans, Contemporary Istanbul, Baksı Müzesi, Erimtan Müzesi ve Elgiz Müzesi gibi çeşitli kurumlarda 100’den fazla sergide küratörlük yaptı. Graf, halen Plato Sanatın daimi küratörü olarak görevine devam ediyor. Çok sayıda kitap, kitapta bölüm, sergi kataloğu ve dergide sanat yazarlığı yapmış olan Marcus Graf, akademisyen, küratör ve sanat yazarı olarak İstanbul’da yaşıyor.
Gittiğiniz serginin, işinde iyi bir küratör tarafından yapıldığını nasıl anlarsınız?
Güçlü bir sergi, sunulan eserler ile kavramsal çerçeve arasında açık, anlamlı bağlantılar kurar. Ayrıca parçalar; sanat eserlerinin birbiriyle biçimsel, estetik ve kuramsal açısından ilişki kuracak şekilde bir araya getirildiği şekilde yerleştirilmeli. Bir sergi, zamana ve mekâna özgü olmalı. Yani mimari yerleştirmede, eser için gereken alan ve çevresi ile ilişkisi göz önünde bulundurulmalı. Boşluk, küratörün sergiyi tasarlarken dikkate alması gereken elle tutulur bir malzeme. Konuşmalar ve seminerlerin yanı sıra duvarlardaki bilgi metinleri, açıklamalar gibi eğitici araçlar da dikkate alınmalı. Ve sonuç olarak sergi tasarımı, serginin anlaşılmasını kolaylaştırırken aynı zamanda sergiyi ilgi çekici hale getirmeli. Başarılı bir küratörlük sanat eserlerine anlam katar, fikirleri ortaya çıkarır ve içerikle iletişim kurar. Anlamlı bir sergi, sanatın olduğu kadar toplumun durumunu da eleştirel bir açıdan yansıtır.
Başarılı bir küratör olmanın en önemli şartı nedir?
Bir küratör, sanattaki güncel ve tarihsel tartışmalar hakkında geniş bilgiye sahip olmalı. Bunun yanı sıra sunulan konsept hakkında bilgisi bulunmalı. Bu yüzden, sosyal bilimler ve diğer akademik alanlar hakkındaki derin bir içgörü, kavrayış çok önemlidir. Küratör, kendine has bir tarz geliştirmelidir. Risk almalı, bilinenin ötesine geçmeli ve klişelerden uzak durmalıdır. Sanatçıların eserlerini en iyi şekilde sunabilecekleri bir ortam yaratmalıdır. Başarılı bir küratör aynı zamanda kişiler arası ilişkilerde de iyi bir içgörüye, kavrayışa sahip olmalıdır. Sanatçılar, sanat menajerleri, basın ve halk arasındaki iletişimi, ilişkiyi sağlamak çok farklı stratejiler ve yöntemler gerektiriyor. Bir küratör mümkün olduğunca şeffaf ve dürüst olmalı, ayrıca proje sürecinde tüm katılımcıları kapsamalıdır.
Bir küratör, felsefe, psikoloji, mimari gibi birçok disiplinle ilgili donanımlı olmak zorunda. Bu disiplinlere dair bilgiler nasıl kullanılıyor?
Daha ilk başta, kavramsal çerçevenin geliştirilmesi, konseptle alakalı bilimsel ve akademik alanlarda bilgi birikimi gerektirir. Sosyoloji, psikoloji, tarih ve politika gibi konular, bu konseptle ilişkili alanlar arasındadır. Bu nedenle küratör bu alanlardaki güncel tartışmaları, konuları bilmelidir. Ardından, sanat tarihi bilgisi, sanat ve estetik konuları, sanatçı ve sanat eserlerinin seçilmesi sırasında önemli hale gelir. Sonra, serginin tasarımı sırasında serginin görsel dengesine, eserlerin yerleştirilmesine, kompozisyonuna, duvarların rengine ve sergilenen eserler arasındaki görsel bağlantıya karar verirken temel tasarım bilgisi gerekir. Grafik tasarım, “info wall” (bilgi duvarı), etiketler, klasörler gibi basılı ve dijital grafik tasarım öğelerinin geliştirilmesi sırasında önemli hale gelir. Eğitim ve halkla ilişkiler alanlarındaki bilgi de önemlidir. Seminerler, konuşma ve atölyelerin düzenlenmesi, geliştirilmesi gibi konuların yanı sıra basın ile ilişkilerin nasıl sürdürüleceğini bilmek de önemli. Günümüzde elbette sosyal medya ilişkileri de önemli hale geldi. Küratör, kendi alanı için kendine has iletişim stratejileri ve özel beceriler de geliştirmeli. Tüm bunların yanı sıra organizasyon, ticari ve idari konular, lojistik, bütçe, basın ilişkileri ve personel ile ilgilenirken bir küratör, sanat yönetimi ve idaresi bilgisine ihtiyaç duyar.
Sizce bir sergiyi gezerken sanatseverlere ne gibi sorumluluklar düşüyor?
Bir sanat kurumunu gezen ziyaretçi olarak sergiyi anlayabilmek, beğenebilmek için sanatçıları ve sanat eserlerini tanımanız gerekir. Bilmiyorsanız da bunun üzerine çalışmalı, okumalısınız. Serginin anlaşılabilmesi için ziyaretçilerin üzerine düşen bu. İşte bu nedenle sergi, sanatçı ve eserleri ile ilgili okumalılar. Dolayısıyla serginin şifrelerinin çözülmesiyle ilgili sorumluluğun önemli bir kısmı da sanatseverlere düşüyor.
Genç küratörlere kendilerini nasıl geliştirmelerini önerirsiniz?
Ne kadar çok sergi yaparsanız o kadar iyi olursunuz. Diğer küratörlerin yaptığı sergileri görün. Onlardan öğrenin ve kendinize rol modeller bulun. Sergilerin tarihçesi ve küratöryel deneyim hakkında bilgi sahibi olun. Sanat tarihini çok iyi çalışın. Güçlü kurumlarda staj ve güçlü küratörlere asistanlık yapın. Küratöryel deneyim hakkında okuyun ve öğrenin. Mümkün olduğunca çok fazla sergiyi görerek gözünüzü eğitin. Sanatçılarla tanışın, onların atölyelerini gezin ve ilgilendikleri kavramsal ve formel meseleleri öğrenin. Sanatçılar, küratörler, sanat yazarları, sanat yöneticileri, sanat kurumları ve sergi üretimi ile ilgili şirketlerden oluşan bir ağ geliştirin. Entelektüel ve akademik yönünüzü geliştirin. Yaratıcı olun. Ayrıca iletişim, özellikle görsel iletişim hakkında bilgi edinin ve sosyal medyanın etkili kullanımını öğrenin. Sıkı çalışın, kalıcı değişime açık olun, eleştirel olun, cesur olun ve kendi tarzınızı geliştirin.
FİLİZ AĞDEMİR: “Başarı; kavramsal çerçevenin mekanla kurduğu ilişkide saklı”
Çok sayıda uluslararası müze ve kültür sanat kurumunda proje yöneticiliği ve küratörlük yapan Filiz Ağdemir, bu yıl 4. Uluslararası İstanbul Trienali’nin küratörlüğünü üstlendi.
Diyelim ki karma ya da kişisel bir sergi geziyorsunuz. Serginin, işinde iyi bir küratör tarafından yapıldığını nasıl anlarsınız? Başarılı bir küratör olmanın en önemli şartı ne size göre?
Serginin yapılış amacının bir başka deyişle kavramsal çerçevesinin seçilen eserlerle ve mekanla kurduğu ilişkisinin gücü, işinde iyi bir küratörün en temeldeki göstergesidir. Bu göstergeler de genellikle son dakika yapılacak işler değildir, masa başında manipüle edilemez ve samimiyet çok net şekilde okunur.
Bir küratör, kendini güncel tutmak; sanatla birlikte felsefe, psikoloji, mimari gibi birçok disiplinle ilgili donanımlı olmak zorunda. Tüm bu disiplinleri bir serginin yerleşimi sırasında nasıl kullanıyor küratör?
Bir sergiye baktığınızda genellikle bir bütün görürsünüz. Yakından ve farklı açılardan bakarsanız birbirinden farklı alanlarda alınmış yolları, kararları, seçimleri, teknikleri, bilgileri, katmanları ve tüm bunların birbirine örülü olduğunu da… Öncelikle küratör, tüm bu disiplinleri bütüncül bir bakışla ele alır ve bir bina kurar gibi birleştirir ve bunu da bilinç seviyesinde kullanır.
Serginin düzenlemesi sırasında seyirci ve sanatçı arasında bir köprü görevi gören küratör, nasıl bir denge kurmalı?
Açık ve anlaşılır bir dil kullanarak yorum katılabilecek şekilde boşluklu ve esnek yapıda, merak yaratacak bir mesafede ve olabildiğince bilimsel bir altyapıyla kurmalı.
Küratör sergiyi hazırlarken aslında bir hikaye yazıyor. Bu yazdığı hikayeyi anlayabilmek için seyircinin, ziyaretçinin ne gibi sorumlulukları var?
Seyirci öncelikle sergiyi anlamak için gerçek bir zaman ayırmalı. Kısa veya uzun fark etmez. Ama gerçek zaman gerekir. Orada olmak. Bakmak gibi. Tabii ki ön kabul ettiğimiz izleyici senaryosu şu: İzleyici sergiye gelir, serginin kavramsal metnini-giriş metnini okur, mekân ve eserlerle bu kavram arasında kurulan bağı görmeye çalışır.
Genç küratörlere ne gibi önerilerde bulunursunuz?
Sergi gezebilir, sergide neyin nasıl neden yapıldığını, alınan kararları ve tercihleri geriye doğru giderek çözmeye çalışabilirler. Tabii bu benim analitik yaklaşımım ve önerim. Bununla sadece sergilerin analizi yapılabilir. Düşünmek, okumak, hayal etmek, hayal edileni sebep sonuç ilişkisi kurarak tasarlamak ve sonra tüm bunların gerçek hayattaki olasılıklarını planlamak iyi egzersiz olabilir.
DENİZHAN ÖZER: “Sergiyi izletme sorumluluğu küratördedir”
Şimdiye kadar birçok performans, multimedya ve saydam gösterileri yapan, konferans, söyleşi ve sempozyumlara katılan Denizhan Özer, uluslararası arenada tanınmış bir sanatçı ve küratör. Rainbow Art Center, Turquoise Art Group ve T- Union sanat grubunun kuruluşunda yer alan Denizhan Özer, Londra Arcola Galerinin direktörlüğünü yaptı.
Bir sergi geziyorsunuz, serginin türüne göre (karma-kişisel) düzenlemesinin, işinde iyi bir küratör tarafından yapıldığını nasıl anlarsınız?
Özellikle sanatın varlık gösterdiği büyük şehirlerde her sergiye gitmeye imkân yok. O sebeple gideceğim sergiyi konseptine ya da sanatçısına göre belirliyorum. Tabii bazı sanat merkezleri ya da galeriler gerçekten güzel sergiler yaptıkları için oralarda yapılan sergilere özellikle gitmeye çalışıyorum. Tüm bu seçiciliğe rağmen bazı sergilerde hayal kırıklığı yaşıyor, bazı sergileri de çok beğeniyorum. Artık dünyada “karma sergi” diye bir kavram yok. Bu bizim ülkemize ait, uydurma bir kavram. Galeriler kişisel sergilerden ellerinde kalan ya da konsinye olarak aldıkları yapıtları yan yana dizerek sergi yaptıklarını zannediyor. Aslında bu yaptıkları sergi olmuyor. Öylesine duvarlara asılmış yapıtların yan yana durmasından başka bir şey değil. O sebeple özel bir durum yoksa ben karma sergilere gitmiyorum. Zamanımı niteliksiz, belirsiz, amaçsız kurgulara ayırmak istemiyorum.
Başarılı bir küratör olmanın en önemli şartı nedir?
Sergi kurmak dışardan bakıldığında kolay bir iş gibi görünse de aslında o kadar basit değil. Her serginin bir metni, kurgusu, matematiği, vereceği mesaj olmalı. İyi bir küratör tüm bunları düşünerek sergiyi kurgular. Yapıtların etkisini ve görünürlüğünü artırmak; birbirini yememesini, ışıklandırmaları, künyeleri, sergi metnini çok iyi düşünmek zorundadır. Nasıl bir film yönetmeni filmin kurgusunu, akışını, oyunculuk gücünü, ışığını, vereceği mesajı, etkiyi düşünüyorsa bir küratör de yapacağı sergiyi aynı şekilde düşünüp kurgulamalıdır.
Küratör kelimesi çağımıza ait bir kelimedir. Eskiden sergi komiserleri vardı. Küratör sistemi sanatçı, galeri, müze, kurum, koleksiyoner, izleyici üzerinden koruyan; tüm bunlar arasında iletişim ve denge sağlarken sanatın görünürlüğünü, etkisini artırıp sevdirmeye çalışan kişidir. O sebeple entelektüel olmanın yanı sıra kendi alanında gerçekten bilgili ve deneyimli olmalıdır. Bu söylediklerimin dışında iyi bir küratör günceli takip etmeli, uluslararası ilişkileri, bağlantıları olmalıdır. Aksi takdirde kendini küratör olarak görse de işinin hakkını veremeyeceği için sistem tarafından dışlanır.
Küratör sergiyi hazırlarken aslında bir hikaye yazıyor. Bu yazdığı hikayeyi anlayabilmek için seyircinin, ziyaretçinin ne gibi sorumlulukları var?
Her serginin bir hikayesi vardır ve bu hikayeyi küratör yazar ve yönetir. Serginin tüm sorumluluğu küratördedir. İzleyici ya da alıcının yapısını bilirseniz onlara ulaşabilirsiniz. İzleyicinin özel bir sorumluluğu yoktur. Her şey küratöre bağlıdır. Mesela ben 1. Çanakkale Bienali’ni yaptığımda sıradan insanların videoları izlemeye gitmediğini görünce 2. Çanakkale Bienali’nde Kordon’da denizin üzerine kazıklar çaktırıp dev ekran kurdurdum. Kordon boyunda gezmeye gelen neredeyse herkes, sanatçıların videolarını orada izledi. Yani seyirci gelmeyince ben seyircinin ayağına sanatı götürerek onlara ulaştım. Kısacası tüm sorumluluk küratörde.
Genç küratörlere neler önerirsiniz?
Bana göre sanat yönetimi ya da sanat bölümünden mezun olan bir genç, küratör değil, küratör adayıdır. Bir kurumda ya da bağımsız bir küratörle çalışarak hayatın pratiği içinde kendilerini yetiştirmeleri gerekiyor. Bunun yanı sıra bir yabancı dil özellikle de İngilizce bilmelerini, mümkün olduğunca büyük sanat etkinliklerini görmelerini tavsiye ederim.
#sanat #ithafsanat #dijitalsanatlar #söyleşi #sanatyazarı #kurator #röportaj #sanatyazısı #sanatyazıları #sanatsöyleşileri #sanatsöyleşisi #sanatroportajları #artwork #artist #artcollector #artgallery #artwriting #turkishart #istanbul #istanbulsanat #sanatetkinligi #sanatokumaları #sanattarihi
@beralmadra @denizhanozer #filizagdemir @marcusgraf @ilknuressiz @senur_bicer @derinpr @burcucotuk @halime_surek_kahveci