İnsanoğlu, gelecekten haber almak için belirli işaretleri iyiye ya da kötüye yorumlamak için çeşitli yöntemler geliştirmiş. Tarihsel süreçte konu ile ilgili yapılmış araştırmalar falın en eski kökenini Mezopotamya uygarlığına kadar indiriyor.
Arapçada fal (fe’l) sözcüğü “Uğur ve uğurlu şeyleri gösteren simge” anlamına gelir. Yine Arapçada “uğursuzluk” manasına gelen tıyere ile “herhangi bir nesne veya olayı uğursuz sayarak ondan gelecekte birtakım olumsuz durumların doğacağını vehmetme” anlamını taşıyan teşe’üm kelimesinin karşıt anlamı olarak kullanılıyor.
Geleceğe inanma arzusu, bilinmeyenden yani gaipten haberler alma isteği, bunun için belirli işaretleri iyiye veya kötüye yorumlama çabası, zaman içinde insanı çeşitli yöntemler bulmaya yönlendirmiş. Bu nedenle farklı dönemlerde pek çok usul ve malzemeyle fallara bakılmış. Tarihsel süreçte konu ile ilgili yapılmış araştırmalar da falın en eski kökenini Mezopotamya uygarlığına kadar indiriyor.
Uygarlık tarihinde fal ve gaip ilmi ile ilgili bilgilere şu şekilde rastlanıyor: Kitab-ı Mukaddes’in Eski Ahid bölümünde Yakup ve Yusuf peygamberlerin Firavun’un rüyaları ve gelecekten haber veren durumları yorumladıkları, Aristo’nun fizyonomi falı baktığı ve genellikle yüzün çizgilerini inceleyerek kişilerin karakterini okuduğu ve bu konuda bir kitap yazdığı biliniyor.
HAYVAN CİĞERİNDEN FAL BAKMA
Fal konusu Yunan mitolojisinde de yer alıyor: Tanrı Apollon, evlenmek istediği Kasandra’ya kehanet yeteneği bağışlamış fakat istediği sevgiyi göremeyince onu kimsenin inanmayacağı bir kahin haline dönüştürmüştür. Roma, Sümer, Hitit uygarlıklarında kesilen hayvanların ciğerlerinden fal bakılarak sonuçlanacak işin uğurlu mu uğursuz mu olacağı yorumlanmıştır.
Kaşgarlı Mahmud, fal Kelimesini ilk Türk kaynaklarından biri olan Divanü Lügat-it Türk’te ırk kelimesiyle bağlantılı olarak “Falcılık, kahinlik bir kimsenin gönlündeki yeri bilmek” olarak açıklamıştır. Geçmiş uygarlıklardan günümüze kadar uzanan fal geleneği, İslamiyet’ten önce ve İslamiyet’in kabulü ile birlikte de devam etmiştir. İslamiyet öncesinde yaşamda fal önemli bir yer tutuyordu. Kuşların uçuşu, ateşin yanarken çıkardığı sesler, insan uzuvlarının hareketleri, hayvanların hareketleri ve sesleri, çeşitli bakliyatlarla bakılan fallar, su falı, kum falı, çiçek falı, gibi birçok fal çeşidi ortaya çıkmıştı; durumlardan çıkarılan sonuçlara göre olumlu ve olumsuz çıkarımlar yapılıyordu.
Falnameler de kendi içlerinde çeşitli gruplara ayrılmaktadır. Bu türlerin örneklerine bakacak olursak en çok kullanılan tür arasında Kur’an falnameleri karşımıza çıkmaktadır. Kendi içinde ikiye ayrılan tür, Kur’an harfleri ve ayetlerinin yorumlanması ile bakılan falnamelerdir. Farsça düzenlenmiş metinler cetvellere yerleştirilerek yorumlanır ve bu cetveller Kur’an-ı Kerim’in arka sayfalarında bulunur. Bir diğer tür ise kura falnameleridir; bu falnamelerde rakam ve harflerin bulunduğu cetveller yer alır, cetveller üzerine atılan zarla harfin geldiği rakamın fal yorumuna gidilir. Atılan zar, gelen harfin veya rakamın delalet ettiği yıldızlara, hayvanlara, bitkilere ve onların sevk ettiği peygamberlere göndererek gayb bilgisinden haber verir.
İslamiyet’in kabulü ile birlikte falın ve yöntemlerinin İslam inancında haram sayılmasına rağmen bazı hadislere dayanılarak falın geleceği ve gaibi bilme iddiası taşımaksızın sadece bir tefeül (hayra yorma) çabası olduğu düşünülmüştür. Hatta İslami şekle bürünerek kullanılmaya devam edilmiştir; Kur’an falları bu duruma örnek gösterilebilir. Buna göre kutsal kitaptan fal açacak kişinin abdest alması ardından üç kere ‘İhlas Süresi’ni okuyarak kurallara uygun bir şekilde Kur’an-ı Kerim’den rastgele bir yaprak açması ve sayfalarda çıkan harflere göre Kur’an-ı Kerim’in sonuna eklenmiş olan Farsça Falname cetvellerine bakması önerilir.
Örneğin rastgele seçtiğiniz harf “elif” ise yorum şöyledir: Kargaşadan kurtulup büyük rütbelere erişmek ve güzel baht, kişiyi beklemektedir. Eğer harf “zel” gelirse bil ki falın anlamı gerçekten haşin, işin şeytanla aman ondan sakın! Bu niyetten sana yarar gelmeyeceği bildirilmektedir. “re” harfi geldi ise yıldızın parlayacak, talihin değişip yolun aydınlanacak, halk arasında saygınlığın artacak, sultanların yanında bile sözün geçerli olacak şeklindedir. Üç örnekten görüldüğü üzere her harfin kendi içinde yorumları bulunmaktadır.
KİTAP FALI
Kur’an falından sonra en çok kullanılan fal türü ise kitap falıdır. Bu fal türünde Kur’an’da olduğu gibi rastgele açılan sayfanın yedi yaprak ilerisi okunarak bakıldığı bilinmektedir.
Bir diğer tür ise İlm-i Reml, kendine has bazı şekillerde hükümler çıkarmak anlamına gelir. Bu fal, kum üzerine parmakla çizilerek de yapıldığı için kum manasına gelen “remil” adıyla anılmıştır. Bazı kitaplar, bu ilmin İdris ve Danyal Peygamber ile ilişkisinden bahsederler; reml, nokta ve çizgilere dayanır. Bu falda farklı semboller, uğur, talih, uğursuzluğu işaret eder. Falcılar bunların toprak, ateş, su, hava, yıldızlar ve burçlarla ilişkisini hesaplayarak hükümler çıkarır.
FALCILAR ESNAF GRUBUYDU
Türk ve Fars edebiyatında falla ilgili eserlere verilen genel isim falnamedir. Fal, Osmanlı toplumunun gündelik yaşamında, devlet politikalarında önem kazanmış hemen her işe sonuç aramak, çözüm üretmek için fal yöntemleri ve fal kitaplarına başvurulmuştur. Falın Osmanlı zamanında esnaf örgütüne dönüştüğü Evliya Çelebi tarafından şöyle aktarılmaktadır:
“Çarşılarda ‘Resimlerden fal bakanlar’ ‘Falcıyan-ı Musavviran’ denilen esnaf grubu bulunmaktadır. Bunlardan Hoca Mehmet Çelebi isimli zat Mahmut Paşa Çarşısında çalışır. Hoca Mehmet Çelebi; peygamberlerin, padişahların, pehlivanların, sayısız kaleler önündeki çarpışmalarını, deniz savaşlarını, deri ve kağıt üzerine yapılmış resimlerini asar, ciltlenmiş bu resimleri kullanarak falına baktırmak isteyenlere bir akçe vermesini söyler; çekilen resmi açar ve iki dize ile falın sonucunu bildirir.”
Evliya Çelebi, Ferhat resmi için söylenen şu iki dizeyi aktarır:
“Bu fal ıssına (sahibine) geldi işte Ferhat
Çalışmakla olursun sen dilşad”
Buradan halkın ilgisini çeken falların esnaf gruplarına iş kapısı açtığı ve sosyal hayatta insanları bir araya toplayan unsur olduğu anlaşılıyor. Buradan anlaşıldığı üzere seçilen resim hikayesi ile bağlantılı olarak kişinin falıdır.
İslami bilimler arasında, ayrı bir uzmanlık gerektirmeyen tek fal, kitap fallarıdır. İslam bilginleri ve bu alanda yetişmiş kişiler, Arapça, Farsça, Türkçe düzyazı, şiir, resimli, hurşidname özelliği taşıyan falnameler ortaya çıkarmıştır. Bu eserler zaman içinde padişah ve devlet adamlarına, ileri gelen kişilere takdim edilen nüshalar olarak hattat ve müzehhiplerin elinden çıktığı gibi bazı nüshalara nakkaşlar tarafından resimler ilave edilmiştir.
Son olarak kullanılan falname türü ise peygamber isimlerinin bir şema veya daire halinde düzenlenmiş, her birinin hayatına ve mucizelerine dayanan fallardır. Bu tür eserlerin yorumuna fal-ı nebi denmektedir. Yukarıda tanıtılan falname türlerinden farklı olarak karşımıza çıkan fal kitapları da görülmektedir. Bunlara örnek olarak İranlı şair Ubeyd-i Zakani’nin külliyatında bulunan falnamede her falın sonunda rubailer yer almaktadır. Aynı eser içinde yer alan Falname-i Vuhüş ile Falname-i Tuyür adlı risalelerde kuşlara ve diğer hayvanlara alaycı ifadeler yüklenmiştir. Fal ve risalelerin birleştiği örnekler arasında Cem Sultan’ın manzum bir çeşit manzume çiçek falı olan Fâl-ı Reyhan adlı 48 beyitlik mesnevisidir; eser İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi T.Y. 5474 numarası ile kayıtlıdır.
AYETİN MANASI İLE FAL BAKMA
16. yüzyıl divan şairi Zaifi’nin ‘Fâl-ı Mürgan’ kuş falı, 59 kuş isminin her biri için yazılmış ikişer beyitten meydana gelen bir falnamedir. Amasya’da 1758 yılında Hacı Mehmed Ağa adlı kişiye hediye edilmek üzere Falname-i Esâmi maa Remz ve Hâzâ Falname-i Meyvehâ maa Remz adlarının taşıyan altmışar beyitli iki manzume de çiçek ve meyve isimlerine dayalı falname örneği olarak görülmektedir.
Bütün bu falname örnekleri dışında bir diğer fal türü ise tefeül amacıyla yapılan fal tutma yöntemidir. Kur’an’dan herhangi bir sayfa açılır, göze çarpan ilk ayetin manası çıkarılarak geleceğe yönelik tefeül yapılır. Tefeül falına örnek olarak II. Mehmed’e Molla Hüsrev’in Kur’an’dan tefeül açarak yakın zamanda padişah olacağı müjdesini verdiği bilinmektedir.
FATİH ADINA YAZILAN FAL KİTABI
Osmanlı döneminde, Fatih Sultan Mehmet adına biri Farsça Cam-ı Suhan-gu diğeri Türkçe ‘Falname’ adında iki fal kitabı yazılmıştır. Raznâme adlı eser Osmanlı döneminde fal tutmayla ilgilidir. Şair Kefeli Hüseyin tarafından önce III. Murat’a sonra III. Mehmet’e sunulan bir eserdir. Eserde birçok önemli kişi ve bu kişilerin başlarından geçen olayların aktarılması açısından önemlidir.
Örneklerden de görüldüğü gibi falnameler kendi içlerinde çeşitli özelliklerle ayrılır; hepsinde temel amaç gaipten haber alma, olacakları iyiye ve kötüye yorumlamadır. Bunları İslami görünüm altında Kur’an ve dini yorumlarla sonuçlandırdıkları görülmektedir. Bu alanda en erken tarihli çalışmalar yapmış olan İsmail Hikmet Ertaylan, Anadolu ve Avrupa kütüphanelerinde tespit ettiği 24 falnamenin listesini çıkartmıştır. Anadolu’da bulunan eserler günümüzde Ankara Milli Kütüphane, Ankara Etnoğrafya Müzesi Yazma Eserler Bölümü, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Mevlana Müzesi Yazmalar bölümü, Bursa El Yazmalar kütüphanesinde karşımıza çıkmaktadır.
Osmanlı resim sanatında en erken tarihli falname örnekleri 17. yüzyıl başlarında görülür, Osmanlı sanatında bu türün ortaya çıkması fal metinleriyle ilgili tasvirlerin yapılmaya başlanmasında Şah Tahmasb’ın Falnamesi çıkış noktası olmalıdır. Bu eser 1550’lerde Safavi Şahı Tahmasb için hazırlanmış, günümüze 30 resimli sayfası ulaşmıştır; diğer fal kitapları için örnek teşkil etmesi açısından önemlidir. Falnameler büyük devletlerde genel olarak devlet işlerinde, sefere çıkmadan önce sıkıntı ve dertlerden kurtulmak için en uygun zamanı öğrenmek, arzusuyla ortaya çıkan eserlerdir.
Şah Tahmasb’ın Falnamesi’nden örnek alınarak ortaya çıkan en erken tarihli falname, araştırmacılar tarafından 1575 – 1600 yıllarına tarihlenen, günümüzde Dresden Sachsische Landesbibliothek’te E 445 eser kayıt numarasıyla korunan Dresden Falnamesi olarak bilinen eserdir.
Diğer iki nüsha örneği ise Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde bulunan H. 1702 ve H. 1703 numaralı falnamelerdir. Bu eserler I. Ahmed (1603-1617) dönemine tarihlendirilir. H. 1702 numaralı eserin metni Farsça, H. 1703 numaralı eserin metni ise Osmanlı Türkçesidir. Gelibolulu Mustafa Ali’nin Nusretname adlı eserinin 1584 tarihli nüshası Serdar Lala Paşa’nın Mevlana Celaleddin Rumi’nin Mesnevi’sinden bir sayfa açarak fal tutmasını gösteren sahneden anlaşılır ki kitaplardan fal bakmak amacıyla resimler yapılmaya başlanıyor. Mesnevi’den açılan sayfanın hayırla yorumlandığı bilinmektedir.
Resimli fal kitaplarının sayısının az olduğu bilinir, örneklerden en erken tarihlisi III. Murat’ın emriyle müderris ve şair Suüdi’nin Arapçadan Türkçeye çevirdiği bir astroloji ve fal kitabıdır. Matali’ü’s- sa’ade ve Yenabi’u’s- siyade adlı eserin iki nüshasını sultanın iki kızı için hazırlatmıştır. Eserin orijinali, gök bilimci Ebü Ma’şer el Belhi tarafından yazılmış Kitabü’l bulhân ve çeşitli fal metinlerinden oluşmaktadır.
KALENDER PAŞA FALNAMESİ
Osmanlı resim sanatında resimli fal kitapları örnekleri arasında incelenen bir diğer eser Vezir Kalenderpaşa’nın Sultan I. Ahmet’e sunduğu falnamesidir. Kalender Paşa devlet adamı olmasının yanı sıra Evliya Çelebi’nin bahsettiği Falname bölümünde aktardığım esnaf örgütü Falciyan-ı Musavvir’de olduğu gibi tek yaprak resimleri bir araya getirerek hazırladığı falname albümleriyle tanınır. Bu türden resimleri derlemiş, karşısına Türkçe fal metinleri koyup Falname albümü yaparak Sultan I. Ahmed’e hediye etmiştir. Kalender Paşa’nın bu derlemeyi, vezirlik yaptığı 1614 – 1616 arasında yaptığı tahmin edilir. Kalender Paşa Falnamesine bir de önsöz eklemiştir. Burada, resimlerin fala bakma amacıyla yorumlanmasının neden ve yararlarını, sonradan hazırladığı Falname’nin kullanılmasında izlenmesi gereken yöntemi açıklar.
Fal metinleriyle ilgili olarak resimli falnamelerdeki tasvirlere bakacak olursak Hz. Muhammed’in, peygamberlerin, peygamberlerin yakın çevresinin, Şii imamların mucizeleri ile astronomi, gezegen ve burçların yorumları, yaratıklar, doğaüstü semboller, ahiret hayatına ilişkin cennet, cehennem, kıyamet konuları, melek tasvirleri, mehdi, Dabbetü’l Arz, Deccal, edebi nitelikli öyküler, kahramanlar ve hayvanların resmedildiğini görürüz.
Resimlerin metinle bağlantılı olarak karşılaştırmalı ikonografik çözümlemeleri yapılır, bazı falnamelerde albüm resimleri kullanılmıştır. Metinlerle bağlantısı olmayan resimler de bulunmaktadır.
Örneğin falınızda Hz. Süleyman Peygamber ve Belkıs geldiyse yorum şöyledir: Sefer eylemek; alım satım; kul, cariye, binek edinmek; yeni eve çıkmak; çocuğun sütten kesilip okula yollanması için uğurlu bir işarettir.
FALINIZDA MARS ÇIKTIYSA…
Olumsuz örnek verecek olursa eğer falında Mars gezegeni çıktıysa bu fal perişanlığa, gam ve sıkıntıya işarettir. Sefer, alım satım niyetin varsa vazgeçmek daha iyidir, zira zarar görürsün. Nikah; ortaklık; kul, cariye, binit almak; taşınmak ve başka tüm işler uğurlu ve iyi değildir. Hasta olan sıkıntı ve karmaşadan uzak kalamaz.
Sonuç olarak insanlık tarihi boyunca merak edilen en önemli konuların başında, gelecekte insanların neler yaşayacağı olmuştur. Gaibin merakı çeşitli yöntemlerle falların bakılmasına yol açmıştır. Gök hareketlerinden, hayvanların iç organlarının durumlarına, kutsal kitaplardan, resimli nüshaların şekillerinin yorumlanmasına kadar farklı yöntemlerin denendiği fal usulleri günümüzde popüler kültürün getirileri ile devam etmektedir.
KAYNAKÇA
Akar, Z. (2002). Topkapı Sarayı Müzesi’nde Bulunan İki Falname ve Resimleri. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara
Alkan, M. (2012). Milli Kütüphane 2727 Numaralı Mecmü’a’da Kayıtlı Manzum bir Melheme, Turkish Studies,7(4), 689-709
Arslan, A. Scognamillo, G. (2000). Doğu ve Batı Kaynaklarına Göre Fal. İstanbul: Timaş Yayıncılık
Ayan, H. (1979). Hurşidname: Hurşid u Feraşad. Erzurum
Bağcı,S., Masumeh, F. (2009). Falnama The Book of Omens, Washinghton: Arthur M. Sackler Gallery Smithsoian Institution
Duvarcı, A. (1993). Türkiye’de Falcılık Geleneği ve Bu Konuda İki Eser Risale-i Falname li Cafer-i Sıddık ve Tefeülname. Ankara: Kültür Bakanlığı
Dülger, E.(2011). Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Fal. Turkish Studies,6(4), 97-105
Eğri, S. (2008). Meyvelerin Dilinden Fal ve İşaretler, Turkish Studies,3(5),626-660
Ertaylan. H. İ. (1951). Falname. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınları
Gür, N. (2012). Osmanlı Fal Geleneği Bağlamında Yıldızname, Falname ve Taliname Metinleri. Milli Forlklor Dergisi, 96, 202-215
Kaya, C. (2008). Irk Bitig’de Falcılık. Kültür Tarihimizde Gizlli Diller ve Şifreler, İstanbul s. 359-368
Sezer, S. (1998). Osmanlı’da Fal ve Falnameler. İstanbul: Milliyet Yayınları
Sümbüllü, Z. (2010). Fal ve Falcılık Kavramı Ekseninde Türk Kültür Tarihinde Fal ve Kehânet. Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 43, 55-72
Şanlı, İ. (2003), XVI. Yüzyıl Divan Şairi Fedayi ve Fal-name-i Kur’an-ı ‘Azim’i, U. Ü Fen
Uzun, M. (1995). Falname. TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul,12: 141-145