Nisan1 , 2025

Tesadüf ve başarının yönlendirdiği bir hayat: Mehmet Günsür

İlgili Yazılar

“Var olduğumuz toplum ve döneme kayıtsız kalamıyoruz!”

Ankaralı sanatçı Berrin Güngördü’nün sanatsal serüveni, kişisel deneyimlerle toplumsal...

Shakespeare’in ünlü oyunu Hamlet’ten bir sahne: Ofelya

İngiliz ressam John Everett Millais, yeşillikler ve çiçekler için...

Eskiz defterleri: Sanatçıların ruhlarına açılan pencereler

Sevdiğiniz bir sanatçının kafasındakileri, ruhundakileri kağıda döktüğü, fikirlerinin filizlenip...

PAYLAŞMAK GÜZELDİR!

Sinema filmleri ve dizilerde canlandırdığı karakterlerle geniş bir hayran kitlesi edinen başarılı oyuncu Mehmet Günsür, İBB Şehir Tiyatroları 38. Genç Günler Festivali’nin konukları arasındaydı. Sanatçı, anılarını paylaşırken “İnsanlara iyi davranmak, iyilik yapmak beni çok mutlu eder” sözleriyle yaşam felsefesini özetledi.

YAZI: ASLI ÖRNEK

Doğarken hayatın bizi nasıl şekillendireceğini, hangi mesleği yapacağımızı bilmiyoruz. Bazen tesadüfler, bazen biri ya da birileri tarafından fark edilen bir yeteneğimiz hayatlarımızı değiştiriyor. Oyuncu Mehmet Günsür de küçük yaşta hayatı şansla şekillenenlerden… Yaşam onu bambaşka yönlere kaydırabilecekken önüne çıkan yoldan gitmeyi tercih edenlerden o… Mehmet Günsür’ün hayatına şöyle bir bakmak gerekirse 1975 yılında İstanbul Vatan Hastanesinde dünyaya gelmiş. Annesi Sibel Günsür öğretim görevlisi, babası Teoman Günsür ise endüstri mühendisi. 2018 yılında babasını kaybeden ünlü oyuncunun geçen yıl da annesi vefat etti. Mehmet Günsür’ün bir de ablası var. Ablası Zeynep Günsür Yüceil hem modern bale koreografı hem de öğretim görevlisi.

Gazeteci Aslı Örnek, uzun yıllardır tanıdığı Mehmet Günsür’ü yazdı.

Anne tarafı Ankaralı, anneanne ve teyzesi Ankara’da yaşıyor. Mehmet Günsür’ün hayatı, halası Nilgün Hanım’ın onu altı yaşındayken bir reklamcı arkadaşının ofisine götürmesiyle değişiyor. TRT’nin tek kanal ve çok popüler olduğu dönemlerde önce Sana reklamlarında okul bahçesinde oyun oynayan çocuklar arasında figürasyon olarak yer alıyor. Ardından yine aynı markanın başka bir reklamında bu kez başrolde görünüyor. Günsür, bir röportajında çocukluğuna dair hafızasında kalanları şöyle anlatıyor: “Olağanüstü güzel bir çocukluk, güneş hatırlıyorum, ferah, büyük bir ev hatırlıyorum, deniz manzarası hatırlıyorum. Hisarüstü’nde geçti çocukluğum. Annem Boğaziçi Üniversitesinde öğretim görevlisiydi, ablam da Boğaziçi’nde öğrenci…”

MÜŞFİK KENTER İLE AYNI SETTE BEKLEMEK…

Altı yıl aradan sonra 12 yaşındayken başına tam anlamıyla talih kuşu konuyor. Rutkay Aziz, Filiz Akın ve Müşfik Kenter gibi önemli isimlerin başrolünde oynadığı, TRT için çekilen 9 bölümlük “Geçmiş Bahar Mimozaları” dizisinde rol alıyor. Yazının girişinde yazdığım “Hayat Tesadüflerle Dolu” cümleciği boşuna değildi; Kaptan Cousteau’nun da görüntü yönetmeni olan Colin Mounier ile ilk kez bu dizi aracılığıyla tanışan Günsür, seneler sonra “Beyaz Gelincik” dizisinde Mounier’le bir kez daha bir araya geleceğini o gün söyleseler belki de inanmazdı ama hayatın sürprizleri yollarını bir kez daha kesiştirecekti.

Günsür, “Geçmiş Bahar Mimozaları” dönemini şu sözlerle anlatıyor: “12 yaşındaki bir çocuğun her şeyin farkında olması biraz zor ama yıllar sonra baktığım zaman çok ilginç ve güzel dönemlermiş. Mesela Müşfik Kenter’le sabah saat 4’te sahne sırası beklerken aynı yatakta uyuduğumuz bir fotoğrafım var; çok acayip anılar birikmiş. İçime o sinema tutkusunun girmeye başladığı zamanlar.”

GENÇLİK DÖNEMİ TAM BİR METAMORFOZ

Reklam filmi ve dizide rol alsa da Mehmet Günsür’ün kariyer planlarında bambaşka bir alan müzik ve spor yer alıyormuş o zamanlar… Dört yaşından itibaren tenisle, yüzmeyle ve kayakla uğraşan Günsür, profesyonel tenisçi  olsa da devam edememiş.

Çocukken ailece kayağa İtalya’ya gittiklerinde sevmiş İtalya’yı ve İtalyancayı… En büyük hayali de İtalyan Lisesinde okumak olmuş. Sonrasında da bu hayalini gerçekleştirmiş ve İtalyan Lisesindeki eğitim hayatı başlamış. Günsür, verdiği bir röportajda o günlere dair şunları söylüyor: “Diğer okulları bilemem ama bizim bütün hocalarımız dünyayı gezmeyi seçmiş insanlardı. İtalyan hükümeti bir sınav açıyor, o sınavı kazanırsan dünyayı gezerek hocalık yapıyorsun, bizimkiler de öyle tiplerdi. Felsefe hocamız İstanbul’a gelmeden dört sene Fas’ta, çölde, çadırda hocalık yapmıştı. İki tane resim dersimiz vardı, tiyatro dersimiz vardı, olağanüstü bir müzik hocamız vardı, tabii o yıllarda, kaçmaz, rock grubu da kurduk…”

Gençlik dönemini tam bir metaformoz olarak tanımlıyor. Sivilceler, değişen yüz ama ondan sonra yine minik minik bir iki reklam filminde rol alıyor. Lise eğitiminin ardından Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık Bölümünden mezun olan Mehmet Günsür, reklamcılık mesleğini hiç yapmıyor. Ancak dört yıl Taksim’deki Roxy isimli mekanda dokuz masalık küçük bir lokantayı işletiyor. Aynı zamanda The Dawn isimli müzik grubuyla Kemancı, Flatline gibi yerlerde sahne alıyormuş.

Kendisi pek anlatmasa da rock grubu Roxy Müzik Ödülleri’nde derece alıyor. Mimar Sinan ve Boğaziçi üniversitelerinin öğrenci şenliklerinde çalıyor. Günsür o dönemini şöyle anlatıyor: “Müzikle çok ilgiliydim, hala da ilgiliyim. O dönemlerde rock müzik yapıyorduk. Aslında ‘90’larda çok daha gitar merkezli bir müzik vardı. Sonra grubun her üyesi başka bir ülkeye gitti. Ben restoranla ilgileniyordum. Hamam filminde rol almamla devir de kapandı.”

Günsür 2006 yılında hayatını birleştirdiği İtalyan belgesel yönetmeni Katerina Mongio ve üç çocuğu ile birlikte mutlu bir hayat sürüyor.

TESADÜFLER PEŞİNİ BIRAKMIYOR

Takvimler 1996 yılını gösterdiğinde Mehmet Günsür’ün hayatı iyiden iyiye değişmeye başlıyor. Çünkü geniş kitlelere adını duyurmasını sağlayan “Hamam” filmi için keşfediliyor. Keşfedilme hikayesi de bir hayli ilginç, Günsür, o dönemi şöyle özetliyor: “Roxy’de çalışırken, Roxy’nin Atlas Sinemasının içinde bir kardeş barı vardı; Sefarathane. Orada çalışan bir arkadaşımız aynı zamanda ‘Hamam’ filminin figürasyon sorumlusuydu. ‘Hamam’ filminin başrol oyuncusuyla ilgili bir sıkıntı olmuştu. Ferzan (Özpetek) filmin başrol oyuncusu konusunda ikna olamamış, hala aramak istiyormuş falan. Ben İtalyan Lisesi mezunuyum, biraz İtalyanca da biliyorum. Arkadaşım bana dedi ki ‘Sen çok uygunsun. Neden bir deneme çekimi yapmıyorsun?’ İyi dedim ben de. Ferzan’la da yaptığımız deneme çekiminde tanıştık. Benim o zaman saçlarım belime kadardı. Müzik işi devam ediyordu. Hatta Ferzan rol için beni seçtiğinde orada da enteresan bir anekdot oldu. Ben insanlara kendimi tanıtırken ‘Ben Memo’ derim, Ferzan’la da tanışırken ‘Ben Memo’ dedim. Ferzan’ın gözleri açıldı. Meğer benim için yazdığı karakterin adı Mehmet’miş ve onun yazdığı senaryoda da kendini tanıtma cümlesi aynıymış. O da ‘Ben Memo’ diyormuş. Bu cümleyi benden önce yazmış ve ben aynı cümleyi söyleyince şaşırmış. Beni seçtikten sonra ilk isteği ‘Saçlarını keser misin?’ oldu. Bir an düşünmüştüm ama sonra saçlarımı kestirmeye karar verdim. Yaşım 21’di o zaman. O kararı da iyi ki vermişim.”

Günsür’ün anne ve babası, 1964 yılı.
Mehmet Günsür ve Ablası Zeynep 1977 yılı.

 

 

 

 

 

 

 

HAMAM’LA GELEN ŞANS

1997 yılında çekilen “Hamam”da hem oyunculuğu hem de yakışıklılığıyla dikkat çeken Mehmet Günsür için başlayan parlama dönemi, bir anda duraklama dönemine evriliyor. Çünkü söz konusu dönemde tutan kasetlerin sahiplerine aynı isimlerle dizi çekiliyor. Ebru Gündeş, İbrahim Erkal gibi isimlerin dizileri televizyon kanallarında boy göstermeye başlıyor. Mehmet Günsür’e de ünlü ses sanatçılarının tutan kaset isimlerinin taşıyan dizilerde oynaması için teklif gidiyor ama o sürekli reddediyor. Ta ki “Sır Dosyası” isimli diziye kadar. Çekildiği döneme göre delice bir iş olarak nitelediği dizi, bir anda patlak veren ekonomik kriz yüzünden sona eriyor.

Ünlü oyuncu, nasıl para kazanacağını düşünüp kendisine bir çıkış yolu ararken “Hamam”ı izleyen bir yapımcının getirdiği teklifle hayatı değişiyor. Tabii bu hayat değişimine katkı sağlayan en büyük sebep İtalyanca bilmesi…

İngiliz oyun yazarı Martin Sherman’ın yazdığı “Bent” isimli oyunla İtalya’ya gidiyor ve dört sene boyunca turne yapıyor. Annesi ve babası da ona her konuda destek oluyor; Günsür, ailesinden bahsederken sanat damarları kuvvetli insanlar olduklarını söylüyor. Ünlü oyuncuya 2002 yılında Mustafa Altıoklar’ın yönetmenliğindeki “O Şimdi Asker” filmi, 40. Antalya Altın Portakal Film Festivali Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması 40. Yıl Özel Ödülü’nü ve 9. Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödülleri Jüri Özel Ödülü’nü getiriyor.

Mehmet Günsür Rutkay Aziz, Filiz Akın ve Müşfik Kenter gibi önemli isimlerin başrolünde oynadığı, TRT için çekilen 9 bölümlük ‘Geçmiş Bahar Mimozaları’ dizisinde.

Yavuz Turgul’un yönettiği “Hayal Kurma Oyunları”, beş yönetmenli “Anlat İstanbul” filmlerinde rol alan Günsür için 2005-2006 sezonu da başarılı geçiyor. Televizyonda yayımlanan Altan Erkekli, Erkan Petekkaya, Sezin Akbaşoğulları, İsmail Hacıoğlu, Tülin Özen gibi ünlü isimlerin de rol aldığı “Beyaz Gelincik” oldukça popüler hale geliyor. 2006 yılında Mehmet Günsür gerçek aşkı da buluyor ve hayatını İtalyan belgesel yönetmeni Katerina Mongio ile birleştiriyor.  Eşiyle tanımasını şu sözlerle özetliyor: “Katerina ilk yazdığı filmi çekmek için uğraşıyordu, aşk filmiydi. Başrol oyuncusu aranıyordu, tanıştık ve filmi çekmeye gerek kalmadı. Bu hikayeyi zaten biz kendi hayatlarımızda anlatmaya başladık. Görür görmez olmasa bile onu gördükten yarım saat sonra aşık olmuştum…”

Sonraki yıllarda “Bıçak Sırtı” dizisi, “Aşk Tesadüfleri Sever”, “Unutursam Fısılda”, “İstanbul Kırmızısı” filmleri, “Muhteşem Yüzyıl”daki Şehzade Mustafa karakteriyle akıllara kazınan sanatçı, İtalya’da gösterilen dizi ve filmleriyle de hayran kitlesini artırdı ve artırmaya da devam ediyor. İki yıl önce küçük kızı Cloe’yle ‘Lea’ isimli 8 bölümlük televizyon dizisi için kamera karşısına geçen ünlü oyuncu, bunun kendileri için güzel bir anı olduğunu söyleyerek mutluluğunu dile getirmişti.

Ünlü yönetmen Ferzan Özpetek, Mehmet Günsür’ün hayatında önemli bir yere sahip. Henüz 21 yaşındayken ünlü yönetmenin “Hamam” filmi için (sağda) saçlarını kestirmek zorunda kalan Günsür, yıllar sonra bu sefer İstanbul Kırmızısı için kamera karşısına geçerken saçlarını kestirmeme şartı koşmuş.

Özel hayatında biraz utangaç biri olan Günsür, şöyle konuşuyor: “Gündelik hayatımda biri beni seyretsin istemiyorum. Set dışında insanların beni seyretmesi çok hoşuma gitmiyor, ben fark edilmeden insanları seyretmek istiyorum. O yüzden, o meşhur olma durumu da biraz zemininizle alakalı… O anlamda da ailem beni iyi yetiştirmiş, o zemin sağlam olunca gelen rüzgarla uçmuyorsunuz.”

Maya, Ali ve Cloe isimli üç çocuk sahibi olan Günsür, çocuklarıyla ilişkisini ve yaşama bakışını şöyle özetliyor “Çocuklarıma, biz bu dünyaya dans etmek ve şarkı söylemek için geldik, diyorum. Hepsi bu değil ama önemli kısmı bu olabilir. Kafamda sürekli, iyi olmalıyım, iyilik yapmalıyım, diye bir şey yok ama insanlara iyi davranmak, iyilik yapmak, hoş hisler vermek beni çok mutlu eder.”